Asci Fok
Köy ve kasaba hayırları yok olmasın | Aşçı Fok

Köy ve kasaba hayırları yok olmasın

Köy ve kasaba hayırları yok olmasın

Alt tarafı yıllardır süregelen bir köy hayırını anlatacağım ama nasıl tanımlayacağımı bilemediğimden eski yeni bütün isimleriyle anayım istiyorum. Eskiden Altınoluk'un Avcılar Köyü diye geçen köy şimdi Edremit'e bağlandığı için mahalle konumunda güya ama, kırk yıllık Kâni olur mu Sami?

Köy ise köydür. Kısaca, Avcılar Köyü Geleneksel Dedepınarı Hayırı'na davetliydim bugün. Her yıl zeytin hasadı başlamadan önce yapılan hayır kimseyi ayırmadan tüm çevredekileri ve gelip geçeni kucaklıyor. Adı üstünde tam bir köy hayırı.

Eskiden, köy muhtarlığının öncülüğünde, köyün öz kaynaklarının da katıldığı, bütün köy halkının karınca kararınca katkısı ile yapılırmış. Yeni değişen köy - mahalle kanunundan sonra bu işleri organize etmek belediyelere düşüyor. Köyün kendi ortak merası, gelir kaynakları ve yaptırım gücü elinden alındığı, adeta bir şehir mahallesi konumuna sokulduğu için kendi olanaklarından yoksun bırakılmış.

Belediyeler düzenlemezlerse veya ödenek bulamayıp yapmaktan vazgeçerlerse köy hayırlarının da sonu gelebilir. Köy sakinlerinin bu yeni duruma alışmaya çalıştıkları gözden kaçmıyordu. Umarız zaman içinde kendi sivil inisiyatiflerini kurup yüzyıllık geleneklerini sürdürmeye devam ederler.

Tanımlar ve konumlandırmalar kağıt üzerinde değişse de insanların alıştıkları, örf adet ve gelenekleri kolay değişmiyor. İçlerine girip onlarla bir şeyleri paylaşmadan onları anlayabilmek zor. Biz bugün gençlerle keşkek dövdük, sohbetler ettik, sonra oturup hayır yemeği yedik, bol bol fotoğraflar çektik...

Keşkeği niye hep erkekler dövüyor kızlar nerede deyince "kızların gücü yetmez ki" dedi köyün delikanlıları. Hayır yemeklerini hatunlar pişiriyorlardı kazanlarda, yine daha büyük erkekler onlara lojistik destek sağlıyordu. Elektrik prizi, kordonu, ocak için odun, ağır kazan kaldırmada yardım gibi güç kuvvet isteyen işlerde erkekler baş roldeydi.
Etleri akşamdan haşlamışlar, soyulup ayıklanacakları da bir gün önceden halletmişler. Nohudu da akşamdan ıslatıp sabah koymuşlar ateşe kaynatmaya. Burası zeytinci köy, zeytinyağı bol, yemeklere bol bulamaç zeytinyağı konuyor. Eski adetler aynen devam ettiriliyor. Domatesin ve salçanın kullanılmadığı yemeklerdeki renksizliğin mantıklı bir açıklamasını yapamıyor köylüler. Eskiden beri böyle yaparız diyorlar! Nohut yemeği etsiz ve renksiz, tavuklu keşkek zaten renksiz, pirinç pilavı ona keza, dana eti yahnisi de renksiz, sadece biraz toz kırmızıbiber koymuşlar o da renklendirmeye yetmemiş. Etin yanına ayrıca patates de kızartmışlardı.

Pardon, renkli bir şey vardı; kırmızı hayır şerbeti. Tarçın ve karanfil ile Dedepınarı suyuyla kaynatılmış, bildiğimiz lohusa şerbetinin soğutulmuş hali. Kutu içinde ayranlar gazozlar ikram etmeyip şerbet kaynatmış olmaları harika. Caminin önüne dev gibi kazanlarda kaynattıkları hayır şerbetini koymuşlar, iki üç kişi sürekli bardaklara dolduruyor, cin gibi çalışkan çocuklar da hızla servise sunuyor yüzlerce şerbet bardağını. Hele bir Arda ile Alperen vardı ki onlara bayıldım. Yetiştiren ailelerini kutluyorum buradan. Çocuklar önemli!
28 Eylül 2014 Pazar

5899 okunma

Aşçı Fok
Nurdan ÇAKIR TEZGİN



Son Yazılarım