Asci Fok
Deprem çantası kararı! | Aşçı Fok

Deprem çantası kararı!



Derin dondurucuya koyacağım iç baklaları ayıklamış dış kabuklarını da soysam mı diye ikircikleniyordum ki, şangırtılı bir vuruşla dipten geldi mübarek; Dabbet-ül arz gibi! Uğultu ve kaşık çatalların devrilmesi eşliğinde Turgay bana, ben ona bakarken eski lûzumsuz bilgiler kulağımızda küpelendiğinden hemen evin ortasındaki sütunun altına girdik! Ne alâkaysa!

5.0 şiddetteymiş, merkezi İzmir Körfezi'ymiş. Sanki Foça'dan daha fazla mı hissettik ne! Şaşkınlık ve korkudan, kafamı uzatıp konu komşuya sakin olun demeye başladım. Ocaktaki fasulye tenceresinin altını söndüreceğim derken daha bir açtım çabuk pişsin diye! Üstümü başımı giyeyim derken eteğimi ters giyip güneş gözlüğümü aceleyle gözüme takmışım, her yer karanlık gelince neden sonra aydım...

Karnıyarık tepsisini fırına verecektim, hemen vazgeçiyorum deprem oldu ya, buzdolabına koyma telâşım evlere şenlik. Derler ya Allah verdiği aklı almasın. Sokağa çıkabildiğimizde aradan 10 dakika geçmişti, ters eteğim sırtımda, çantam, terliklerim, fotoğraf makinem ve nasılsa bir şişe su.

Her neyse bu bir kez daha öğretti ki saçma sapan şebeleklikler yapmayıp akıllı uslu kendi kriz masamızı kurmalıyız! Ege deprem bölgesi ve belli ki İzmir bir serenceme hazırlanıyor. İstanbul derken İzmir vuracak galiba!

Son 10 gündür bu benim hissettiğim üçüncü depremin en şiddetlisiydi. Sokakları biraz turlayıp girdik yine evimize. Kara kara düşünüyoruz, bizim bir koşu dışarı çıkma şansımız yok, ne yapmalı da neresinde durmalıyız evin? Buzdolabı ve demir bir dolapta karar kılıyoruz, hayat üçgeni oluşturmak için. Uzmanların fikri bu. Artık kiriş sütun gibi yerlerin modası bitmiş, aksine çok tehlikeliymiş. Ağır ve demir aksamlı bir eşyanın yanına yatıp bekleyecekmişiz. İyi.

Bir de şu deprem çantası olayı var. İlk yardım ve kısa süre için gerekli hayati malzeme. Radyo, pil, su, bisküvi, el feneri, battaniye, örtü, devamlı kullanılan ilaçlarımız vs.

İnsanın aklına her şey geliyor; depremin vereceği hasarı hemen farketmenin aciliyet içerdiği durumlar var. Aliağa ağır sanayii'nin termik santralleri, gübre fabrikaları, petrol türevi fabrikaları, kimyevi madde vs... Bunların silolarından tehlikeli gaz sızıntısı olma halinde çevresindeki insanlara ve tüm canlılara vereceği ölümcül zararların farkındalığı durumu var ki insanı huzursuz ediyor. Sahi bu tür felaketlere karşı Aliağa'nın nasıl bir uyarı-koruma mekanizması var? Siren sesleriyle halkı uyarabilecekler mi? Halka, "kaçın uzaklaşın sızıntı var" diyecekler mi? Yoksa sızıntı ve asit serpintilerini iş işten geçtikten sonra mı duyacağız? Yetkili zatların saklama gibi bir huyu vardır ya, insan tırsıyor ister istemez!

Ben heyecanlı şahsiyet ocaktaki fasulyenin altını kapatamazken, bu tür felaket senaryoları yazmayayım. Gidip, en iyisi bir deprem çantası kotarayım!    
2 Mayıs 2012 Çarşamba

6228 okunma

Aşçı Fok
Nurdan ÇAKIR TEZGİN



Son Yazılarım