Şişmanlık sanrıları/ Sözcüklerin zehirli dili!

Genç nüfusa bakıyorum çoğu iri kıyım. Hepsi de kilo yapıcı hazır mamalar ve fast food türü ödüllerle büyütülmüş besili gürbüz çocuklar… Öyle ya eskiden şişman çocuklara gürbüz, tonton, tonbiş gibi sevimli yakıştırmalar yapılır, ebeveynleri tarafından semirtilmişlikleri yine onların gözüyle onaylanırdı! Şişmanlığın pek çok nedeni arasında aile içi beslenme alışkanlarının önemi tartışılmaz, zaman içinde ince ince konuşalım bütün bunları zira; şişmanlık sanrıları bitecek gibi değil!...
Bundan 40 yıl kadar önce okullarda 50- 60 kişilik bir sınıfa girildiğinde, şişman öğrenciye pek rastlanmazdı ya da koskoca sınıfta fazla kilolu çocuk bir tane anca çıkardı. Şimdilerde durum değişti, her sınıfta, üstelik sınıflarda öğrenci sayısı da düştüğü halde ortalama 30 – 35 kişilik bir sınıfta en az 7 -8 tane şişman çocuk var. Nedir bu? Hatırlıyorum da; benim zamanımda ilkokuldayken sınıfın tek şişman çocuğu bendim. Ortaokuldayken de sadece iki kişiydik. Oysa bugün zor yürüyüp koşamayan çocuklar görmek doğal hale geldi! Giderek irileşiyoruz!
Sanıldığı kadar az sayıda insanın yaşadığı bir durum değil bu, her evde bir şişman mutlaka var! Her ailede kilolarını kafasına takıp sürekli diyette olan bir iki kişiye rastlamak mümkün. Kişilerin şişman olması da gerekmiyor fobi olmuş bir kere, şişmanlık hastalık ya, şişmanlık estetik yoksunluğu ya, önüne gelen zayıf olma peşinde! Sistemin bütün çarkları da zayıflamayı destekliyor zaten. Bir yandan gözünüze soka soka şişmanlatıcı yaşam modelleri özendirilip yiyecekler pazarlanıyor, diğer taraftan kilo denilen insan eti ağırlığından kurtulmak için türlü entrikalı satış yöntemleri… Sistemin “para para” diye çıldıran simsarları, bunu yaparken de en haksız en acımasız yöntemlerle iş görüyor.
Bu et kemik işleri; çok zayıf, zayıf, normal, biraz topluca, fazla toplu, şişman, çok şişman, aşırı şişman diye bir dolu tanımlamayla adlandırılıyor! Yoksa yabancı bir kelimeyi baş tacı edip sanki küfür eder gibi şişmanlara OBEZ mi demeli? Anoreksiya ile obezlik arasına sıkışıp kalan normallere laf yok, zaten anoreksiler el üstünde tutulan kesim, kaldı mı sana en illettli obez diye tanımlananlar, vay haline onların!
Obez sözcüğü, kullanım içeriğinde ciddi bir aşağılamayı barındırıyor. Obezite, obezlik diye adlandırılan şişman vücut yapısını aşağılayıp çifte standart oluşturmak ne ayıp ne fena bir davranış biçimi! Fazla kiloların asla savunulacak bir yanı olamaz zira hiç kimse ağırlaşıp, gereksiz et yığınlarını sırtında taşımak istemez bu çok anlaşılabilir bir durum lakin, elinde olmayan nedenlerle fazla kilolara sahip olan insanlara hakaret hakkını kim savunabilir? Bir koca çuvalı günün her saati üzerinizde taşıdığınızı düşünün, bu çuvalla yürüyor, koşuyor, eğilip kalkıyorsunuz, en ufacık bir yaşamsal hareket için kolunuzu bacağınızı bir dolu ağırlıkla indirip kaldırıyorsunuz. Bu hak reva bir durum mudur, kim ister böyle olmayı? Şişmanlara karşı sürdürülmeye başlanan bu aşağılayıcı davranış biçimini şiddetle kınıyorum.
Şişmanların hayatı yeterince zor, bir de sözcüklerle acıtmaya gerek var mı?
Bundan 40 yıl kadar önce okullarda 50- 60 kişilik bir sınıfa girildiğinde, şişman öğrenciye pek rastlanmazdı ya da koskoca sınıfta fazla kilolu çocuk bir tane anca çıkardı. Şimdilerde durum değişti, her sınıfta, üstelik sınıflarda öğrenci sayısı da düştüğü halde ortalama 30 – 35 kişilik bir sınıfta en az 7 -8 tane şişman çocuk var. Nedir bu? Hatırlıyorum da; benim zamanımda ilkokuldayken sınıfın tek şişman çocuğu bendim. Ortaokuldayken de sadece iki kişiydik. Oysa bugün zor yürüyüp koşamayan çocuklar görmek doğal hale geldi! Giderek irileşiyoruz!
Sanıldığı kadar az sayıda insanın yaşadığı bir durum değil bu, her evde bir şişman mutlaka var! Her ailede kilolarını kafasına takıp sürekli diyette olan bir iki kişiye rastlamak mümkün. Kişilerin şişman olması da gerekmiyor fobi olmuş bir kere, şişmanlık hastalık ya, şişmanlık estetik yoksunluğu ya, önüne gelen zayıf olma peşinde! Sistemin bütün çarkları da zayıflamayı destekliyor zaten. Bir yandan gözünüze soka soka şişmanlatıcı yaşam modelleri özendirilip yiyecekler pazarlanıyor, diğer taraftan kilo denilen insan eti ağırlığından kurtulmak için türlü entrikalı satış yöntemleri… Sistemin “para para” diye çıldıran simsarları, bunu yaparken de en haksız en acımasız yöntemlerle iş görüyor.
Bu et kemik işleri; çok zayıf, zayıf, normal, biraz topluca, fazla toplu, şişman, çok şişman, aşırı şişman diye bir dolu tanımlamayla adlandırılıyor! Yoksa yabancı bir kelimeyi baş tacı edip sanki küfür eder gibi şişmanlara OBEZ mi demeli? Anoreksiya ile obezlik arasına sıkışıp kalan normallere laf yok, zaten anoreksiler el üstünde tutulan kesim, kaldı mı sana en illettli obez diye tanımlananlar, vay haline onların!
Obez sözcüğü, kullanım içeriğinde ciddi bir aşağılamayı barındırıyor. Obezite, obezlik diye adlandırılan şişman vücut yapısını aşağılayıp çifte standart oluşturmak ne ayıp ne fena bir davranış biçimi! Fazla kiloların asla savunulacak bir yanı olamaz zira hiç kimse ağırlaşıp, gereksiz et yığınlarını sırtında taşımak istemez bu çok anlaşılabilir bir durum lakin, elinde olmayan nedenlerle fazla kilolara sahip olan insanlara hakaret hakkını kim savunabilir? Bir koca çuvalı günün her saati üzerinizde taşıdığınızı düşünün, bu çuvalla yürüyor, koşuyor, eğilip kalkıyorsunuz, en ufacık bir yaşamsal hareket için kolunuzu bacağınızı bir dolu ağırlıkla indirip kaldırıyorsunuz. Bu hak reva bir durum mudur, kim ister böyle olmayı? Şişmanlara karşı sürdürülmeye başlanan bu aşağılayıcı davranış biçimini şiddetle kınıyorum.
Şişmanların hayatı yeterince zor, bir de sözcüklerle acıtmaya gerek var mı?
Aşçı Fok
Nurdan ÇAKIR TEZGİN