Edremit'ten çam sakızı çoban armağanı

Geçtiğimiz hafta Edremit Zeytin Hasat Sonu Şenliği kapsamında düzenlenen yemek yarışması jürisindeydim. Anlatıp paylaşılacak pek çok güzel tarif ve öykü biriktirdim. Sırası geldikçe anlatacağım, lakin önceliğim yarışmada derece alan yemeklerden yana olsun. Oldukça keyifliydi. Bendeki de lâf; yemek çeşidinin bol olduğu bir yerde keyifsiz olunur mu hiç!
Peki, ‘meci geleneği’ diye bir şey duydunuz mu? En iyisi anlatmaya oradan başlayayım; Edremit yöresinin her zeytin hasadı sonunda zeytin tarlalarında gerçekleşen eğlencenin adıdır meci.
Zeytin hasadının son günü zeytin emekçileri tayfası, sepetçi, sırıkçı ve toplayıcılar sabah erkenden tarlaya gelip son hasadı da bitirir ve başlarındaki kâhyayı yakaladıkları gibi zeytin ağacına sıkıca bağlarlarmış. (Tayfa söylemi Edremitlilerce halk arasında özellikle kullanılıyor; “Köylü tayfalar”, “işçi tayfalar” gibi) Ağaç gövdesinin biraz yukarısına doğru bağlanan kâhyanın ayaklarının altına zeytin sepetlerinden birini getirip ateşe veriyorlar. Bunu gören tarla sahibi ağa, çeşitli şakalar yaparak toplayıcılara para verip kâhyayı ağaçtan çözüyor, ateşi söndürtüp kurtarmış oluyor. Ağanın varidatına göre o gün tarlada güzel bir şenlik düzenleniyor. Bu kutlamaya tarla sahibi ailesini de getirir, hep beraber tarladaki toprağa, zeytin ağaçlarına, kurda kuşa bütün canlılara ve Tanrıya şükran ve minnet duygularıyla dualar edilirmiş.
Çok eskilere dayanan bir pagan geleneği de sayılan meci ritüelinde ağa, bütün emekçi tayfasına helva, peynir, zeytin ekmek ikram eder veya maddi durumu ve hasadın bereketine göre kazanları kurdurup bol zeytinyağlı keşkek kaynatır. Nohut pilav ile birlikte davul zurnayla eğlence tertip eder. Eğlenceler, genellikle kurumuş zeytin dallarından yakılan ateşin etrafında türlü şakalarla gerçekleşir. Tüten dumanın, zeytinlikleri tüm afet ve kötülüklerden koruması adına tütsü görevi de üstlenmiş olması eski pagan geleneklerinin uzantısı olsa gerek!
İnsanoğlunun hayata tutunma serüveninin en bereketli yansıması olan zeytine verilen emek, minnet ve şükranla kutlanmaya asırlar boyu devam edecektir. Hayatın devamlılığı için bunu dilemekten öte seçeneğimiz var mı?
Gelelim yarışmaya katılan lezzetlere…
Zeytinyağlı hünkâr kayığı, badalan fasulye, balık üstü kılçık, zeytinli ekmek, yan böreği, lorlu pazı sarma, ayva yemeği, bakla, Kazdağı salatası, işkembe yahnisi, portakallı kereviz, kabak mücveri, kuzu etli arapsaçı, ısırganlı ekmek, patlıcanlı rulo, üçgen mantı, yaprak ve lahana sarmaları, kuru dolmalar, ısırganlı yağlı pide, mantı, ıspanak borani, demir tatlısı, revani, dible, ot kavurma, çam sakızlı ekmek, trileçe diye uzayıp giden bir lezzet kervanında dereceye girecek olanı seçmek oldukça yorucuydu tabi!
Tuzlularda klasik zeytinyağlı yaprak sarmanın birinciliği şaşırtsa da, tatlı ve hamur işleri kategorisinin birincisi trileçenin zeytinyağı ve manda sütü ile ıslatılarak hazırlanmış olması ilgiyle karşılandı. Benim favorim, ikinci olan çam sakızlı ekmek idi. Hafif acımsı baharatıyla genizde geriden gelen çam sakızı kokusu, yöreye özgülüğünün altını fazlasıyla çiziyordu. Ekşi maya ile birleşen dövülmüş çam sakızı, Kazdağı kozalaklarının kokusunu damağınıza getirmekle kalmayıp sizi oksijen dolu yamaçlara taşıyordu adeta...
Çam sakızlı ekmek
Ekşi maya hamur; maya, tuz, şeker, un ve su ile klasik bir şekilde yoğrulur. Un koyma faslında dövülmüş nohut büyüklüğünde çam sakızı tozu ilave edilince olur size çam sakızlı hamur! Adabınca pişirilir.
Çam sakızı, şeffaf cam gibi sert topaklar halindedir. Yaz aylarında çam ağacının gövdesindeki akmalardan toplanarak kurutulur. İyice kuruyan çam ağdaları sertleştiği zaman cam gibi parlak hale gelir. Arzu edilen yiyeceklerde, ilaç yapımında ve ev temizliğinde kullanılır. Çam sakızı ile damla sakızı kullanımı bir birine benzer. Çam sakızlı ekmek Kazdağı yerlilerinin alışkın olduğu bir lezzettir, zeytinlisi de yapılır.
Çam sakızı çoban armağanlı nice güzelliklerle olun…
Peki, ‘meci geleneği’ diye bir şey duydunuz mu? En iyisi anlatmaya oradan başlayayım; Edremit yöresinin her zeytin hasadı sonunda zeytin tarlalarında gerçekleşen eğlencenin adıdır meci.
Zeytin hasadının son günü zeytin emekçileri tayfası, sepetçi, sırıkçı ve toplayıcılar sabah erkenden tarlaya gelip son hasadı da bitirir ve başlarındaki kâhyayı yakaladıkları gibi zeytin ağacına sıkıca bağlarlarmış. (Tayfa söylemi Edremitlilerce halk arasında özellikle kullanılıyor; “Köylü tayfalar”, “işçi tayfalar” gibi) Ağaç gövdesinin biraz yukarısına doğru bağlanan kâhyanın ayaklarının altına zeytin sepetlerinden birini getirip ateşe veriyorlar. Bunu gören tarla sahibi ağa, çeşitli şakalar yaparak toplayıcılara para verip kâhyayı ağaçtan çözüyor, ateşi söndürtüp kurtarmış oluyor. Ağanın varidatına göre o gün tarlada güzel bir şenlik düzenleniyor. Bu kutlamaya tarla sahibi ailesini de getirir, hep beraber tarladaki toprağa, zeytin ağaçlarına, kurda kuşa bütün canlılara ve Tanrıya şükran ve minnet duygularıyla dualar edilirmiş.
Çok eskilere dayanan bir pagan geleneği de sayılan meci ritüelinde ağa, bütün emekçi tayfasına helva, peynir, zeytin ekmek ikram eder veya maddi durumu ve hasadın bereketine göre kazanları kurdurup bol zeytinyağlı keşkek kaynatır. Nohut pilav ile birlikte davul zurnayla eğlence tertip eder. Eğlenceler, genellikle kurumuş zeytin dallarından yakılan ateşin etrafında türlü şakalarla gerçekleşir. Tüten dumanın, zeytinlikleri tüm afet ve kötülüklerden koruması adına tütsü görevi de üstlenmiş olması eski pagan geleneklerinin uzantısı olsa gerek!
İnsanoğlunun hayata tutunma serüveninin en bereketli yansıması olan zeytine verilen emek, minnet ve şükranla kutlanmaya asırlar boyu devam edecektir. Hayatın devamlılığı için bunu dilemekten öte seçeneğimiz var mı?
Gelelim yarışmaya katılan lezzetlere…
Zeytinyağlı hünkâr kayığı, badalan fasulye, balık üstü kılçık, zeytinli ekmek, yan böreği, lorlu pazı sarma, ayva yemeği, bakla, Kazdağı salatası, işkembe yahnisi, portakallı kereviz, kabak mücveri, kuzu etli arapsaçı, ısırganlı ekmek, patlıcanlı rulo, üçgen mantı, yaprak ve lahana sarmaları, kuru dolmalar, ısırganlı yağlı pide, mantı, ıspanak borani, demir tatlısı, revani, dible, ot kavurma, çam sakızlı ekmek, trileçe diye uzayıp giden bir lezzet kervanında dereceye girecek olanı seçmek oldukça yorucuydu tabi!
Tuzlularda klasik zeytinyağlı yaprak sarmanın birinciliği şaşırtsa da, tatlı ve hamur işleri kategorisinin birincisi trileçenin zeytinyağı ve manda sütü ile ıslatılarak hazırlanmış olması ilgiyle karşılandı. Benim favorim, ikinci olan çam sakızlı ekmek idi. Hafif acımsı baharatıyla genizde geriden gelen çam sakızı kokusu, yöreye özgülüğünün altını fazlasıyla çiziyordu. Ekşi maya ile birleşen dövülmüş çam sakızı, Kazdağı kozalaklarının kokusunu damağınıza getirmekle kalmayıp sizi oksijen dolu yamaçlara taşıyordu adeta...

Çam sakızlı ekmek
Ekşi maya hamur; maya, tuz, şeker, un ve su ile klasik bir şekilde yoğrulur. Un koyma faslında dövülmüş nohut büyüklüğünde çam sakızı tozu ilave edilince olur size çam sakızlı hamur! Adabınca pişirilir.
Çam sakızı, şeffaf cam gibi sert topaklar halindedir. Yaz aylarında çam ağacının gövdesindeki akmalardan toplanarak kurutulur. İyice kuruyan çam ağdaları sertleştiği zaman cam gibi parlak hale gelir. Arzu edilen yiyeceklerde, ilaç yapımında ve ev temizliğinde kullanılır. Çam sakızı ile damla sakızı kullanımı bir birine benzer. Çam sakızlı ekmek Kazdağı yerlilerinin alışkın olduğu bir lezzettir, zeytinlisi de yapılır.
Çam sakızı çoban armağanlı nice güzelliklerle olun…






Aşçı Fok
Nurdan ÇAKIR TEZGİN