Nusratlı diye bir köy var orada

Nusratlı Köyü’nün varlığını ilk Süheyla Doğan’dan öğrendim. 2010 yılıydı sanıyorum… “Bademlerimizin Ortakları: Hereler” başlığında bir yazısını okumuş here’nin sincap olduğunu o yazıdan sonra öğrenmiştim! Hani, bir kitap okursunuz da o kitaptaki bir şey, bir isim alıp sizi hiç aklınıza gelmeyecek bir yerlere taşır! İşte o hesap ben de herelerin yaşadığı köyü meraklanmaya başlayıp, denk geldikçe Süheyla Doğan’ı takip etmeye çalıştım. Hacı hacıyı Mekke’de bulur misali, yine ortak yaşam konularımız; doğa-insan-tohum-takas ve çiftçi şenlikleri içinde farklı etkinliklerde yolumuz kesişti. Hep, Nusratlı Köyü’nü temsil eden flamaların ardında, yanında ve yöresindeydi. Nusratlı Köyü kadınlarıyla el ele kolkolaydı.
Onu ne zaman görsem, hep Nusratlı’yı da onunla okumak durumundaydım. Ha, anladım ki Nusratlı demek biraz da Süheyla Doğan demek! En azından benim penceremden öyle.
Nusratlı Köyü, Çanakkale’nin Ayvacık ilçesine bağlı İzmir karayolu üzerinde yeşillikler içinde bir orman köyü. Gargaron Antik Kentini duymuş muydunuz? Gargara da deniyor, eski Helence de “kaynaşan kalabalık” demekmiş! Nusratlı, M.Ö. 9. yüzyıla uzanan eski ve yeni Gargara antik kentlerinin geçmiş sınırları içinde bulunuyor. Çok eski bir uygarlığın anıları üzerine 15. yüzyılda kurulmuş olan Nusratlı’yı, hepi topu 12 senedir orada yaşayan, sonradan oralı olan Süheyla Doğan ile anmak köye haksızlık olabilir belki! Fakat; ben onun sayesinde fark ettim bu köyü, o yüzden haliyle kendi penceremin manzarasından yansıtmalıyım!
Nusratlı Köyü Kültür Turizm ve Dayanışma Derneği’nin kurulmasında ve yönetiminde köylü kadınları örgütleyerek onlarla canla başla çalışan Süheyla Doğan, aynı zamanda derneğin de başkanlığını yapıyor. Kendisi bloğunda kısaca şunlara değiniyor;“2005 yılında “Nusratlı Köyü Kültür Turizm ve Dayanışma Derneği” ni kurduk. Bugüne kadar çocuklar, genç kadınlar, yetişkinler için bilgisayar kursları düzenledik. Çeşitli kültürel geziler ve etkinlikler düzenledik. Köyün tarihi yapılarının korunması konusunda çalışmalar yaptık. Köyde çevre bilincinin gelişmesi için faaliyetlerde bulunduk. Köyümüz tarımsal ürünlerinin daha iyi koşullarda değerlendirilebilmesi için destek ve teşvikler konusunda bilgilendirme toplantıları yaptık. Çanakkale 18 Mart Üniversitesi ile birlikte “Nusratlı Köyü Turizm Kalkınma Projesi” ni hazırlayıp Güney Marmara Kalkınma Ajansı’ndan proje desteği almaya hak kazandık ve Nusratlı Taşı’ndan yapılmış olan Nusratlı Evlerinin eko-agro turizm anlayışıyla ev pansiyonculuğuna açılması çalışmalarına başladık.”
Nusratlı Köyü Kültür Turizm ve Dayanışma Derneği’nin sosyal medyadaki tanıları da ilginç! “Bu dernek, Nusratlı Köyü'nde yaşayanların, evi, tarlası olanların 2005 yılında kurduğu bir dernektir, 98 üyesi vardır. Nusratlı Köyü'nün gelişimine katkıda bulunmak, eko-agro turizm faaliyetlerinin desteklenme amacını güden bir misyona sahiptir.” Bu söylem birlik ve dirliğin özütü gibi!
Gelelim gözümün görüp kalbimin söylediklerine…
Bizlere anlatılanlar ile bizzat tanık olup gözlemlediklerimiz çoğu zaman farklılık gösterir. Benim gibi hamamda kurnaya davulda zurnaya her güzel olduğunu düşündüğü şeye bir avuç tuz alarak koşturanlar, çoğu zaman hayal kırıklığına uğrarlar. Uzaktan sesi hoş davul misali, yakınlaşınca kulağı gözü hırpalayan nahoşluklarla karşılaşırlar. Giderek tedbiri elde tuttuğumdan Nusratlı Köyü’ne de bu tarz bir öncü tedbirle geldim. Süheyla Doğan’ın Dünya Kadınlar Günü nedeniyle düzenledikleri “Kazdağı Köyleri Kadın Buluşması “ daveti, karşılaşacağımız atmosferi az çok belli ediyor idiyse de, ana yoldan 200 metrelik Arnavut kaldırımlı yolu sekerek inen arabamızın bize sunacağı sürprizi bilmiyorduk tabi!
Dağ saklamıştı sanki bütün köyü! İlk bakışta birkaç kırmızı kiremitli dam, yıkık eski taş ev ve minaresi yükselen camisiyle hap kadar bir köycük dedirtti. Dağın sırtına gömülmüş taş evlerin başlangıç noktasına park ettiğimiz arabamızdan çıkıp yürümeye karar verdiğimizde, az bir yokuş ile kendimizi köyün cami meydanında bulduk, meğer asıl köy bundan sonra başlıyormuş! Birden bire köyün girişi sayılan bu meydandaki yoğun kalabalıkla bütünleşiverdik. Pek çok ortak dostumuz da gelmiş uzaklardan. Özlemişiz böylesi kavrayan kalabalıkları…
Nusratlı Köyü Kültür Turizm ve Dayanışma Derneği’nin “Doğal Ürünler Satış Merkezi” oldukça büyük bir taş okulu ve bahçesini kendine yurt edinmiş. Süheyla Doğan, bahçe kapısında karşılıyordu misafirleri. Her yer şenlik havasında, rengârenk örtü, balon ve sloganlarla kaplı. Bütün Nusratlı kadınları canla başla oradan oraya koşturuyorlar. Herkesin görevinin önceden belli olduğu anlaşılıyor, kadın buluşmasına gelen misafir ve katılımcıların yüzlerindeki gülümseme bu soğuk Mart gününü sımsıcak ısıtıyor. Başta Çanakkale ve ilçeleri olmak üzere, İstanbul, İzmir, Altınoluk, Edremit ve Küçükkuyu’dan gelen misafirler köyün labirente benzeyen sokaklarında bolca fotoğraf çekiyorlar. Satın aldıkları köy yumurtalarını kırmamaya çalışarak, birçoğunun ilk kez geldiği Nusratlı’yı keşfediyorlar.
Doğal Ürünler satış merkezinde, ev yapımı salça, turşu, konserve sebze, erişte, tarhana, kuskus, peynir, reçel çeşitleri, pestil, ceviz, fıstık, badem, tıbbi ve aromatik bitkiler, zeytinyağı sabunları, baharatlar, çaylar, el işi örgüler, oyalar ve en önemlisi Kazdağı zeytini ve zeytinyağı satışı yapılmakta. Yönetim odası, takas odası ve satış odası ile son derece paylaşımcı, örnek bir oluşumu hayata geçirmiş olan dernek üyesi kadınlar, satış merkezinde nöbetleşe duruyorlar. Merkez her gün açıkmış. Kendi el emeği ürünlerini derneğe katkı payı ile satış yapan kadınlar her ürünü tek tek not ediyorlar. Zira, her ürünün üzerinde adı ve fiyatı ile ürünü yapan kişinin adı da yazılı.
Nusratlı Köyü modeli diye bir model oluşmuş.
Nusratlı Köyü’nde son derece başarıyla uygulanan sosyal kalkınma ve kadın emeği modeli, civar yerleşimler tarafından örnek alınan bir model olmuş.
Bu oluşum için epeyce emek sarfedilmiş, köyü ve insanlarını gözlemleyerek bunu anlamak mümkün. Nusratlı’nın vahşi güzelliği göz alabildiğince yeşil bir orman deniziyle ödüllendirilmiş, sonsuz gibi görünen doğa insanı ürpertiyor. Böylesi saklı cennetler ürkütür beni. İçimi bir korku kaplar, ya turizm rantı tarafından talana kurban giderse diye.
Sırf bu yüzden böylesi cennetleri yazıp duyurarak birilerinin iştahını kabartmamalı! Köy gibi köyler giderek yokoluyor, giderek yozlaşan beton binalar, sentetik paket gıdalar derken varoş şehir artığı kimliksizliğe dönüşüyorlar. Geçen yaz, Ağustosun o en sıcak günlerinde Balıkesir’in Balya ilçesine yol düşürmüştük, etrafta bolca gezinen inekleri görünce hadi şöyle lezzetli bir süt dondurması yiyelim demiştik. Sonuç hüsran. Bütün bakkal ve pastanelerin önünde hazır pakette satılan dondurmaların dolapları vardı. Hani şu dondurmaya benzemeyen buzlu ve kremalı donmuş tatlımsı şeylerden!
Bütün telâşım kimlik yitirimiyle doğalı kaybetmeye karşı.
Süheyla Doğan’ın gelip yerleştiği Nusratlı Köyü, Kazdağları’nın cennet köşelerinden sadece biri. Kadınların el ele verip yaşamı kutsadığı bir köy burası. Yenilenip tazelenmenin gücü ve oksijen baş döndürücü. Büyük kentlerde dolanan deccal sesleri buralara kadar uzanmıyor. Kurtarılmış bir cennettesiniz! İçinize çekiyorsunuz eşsiz ormanların kokusunu...
Tanrı bütün yemyeşil dağları korusun. İçinde barınanları da…
Onu ne zaman görsem, hep Nusratlı’yı da onunla okumak durumundaydım. Ha, anladım ki Nusratlı demek biraz da Süheyla Doğan demek! En azından benim penceremden öyle.
Nusratlı Köyü, Çanakkale’nin Ayvacık ilçesine bağlı İzmir karayolu üzerinde yeşillikler içinde bir orman köyü. Gargaron Antik Kentini duymuş muydunuz? Gargara da deniyor, eski Helence de “kaynaşan kalabalık” demekmiş! Nusratlı, M.Ö. 9. yüzyıla uzanan eski ve yeni Gargara antik kentlerinin geçmiş sınırları içinde bulunuyor. Çok eski bir uygarlığın anıları üzerine 15. yüzyılda kurulmuş olan Nusratlı’yı, hepi topu 12 senedir orada yaşayan, sonradan oralı olan Süheyla Doğan ile anmak köye haksızlık olabilir belki! Fakat; ben onun sayesinde fark ettim bu köyü, o yüzden haliyle kendi penceremin manzarasından yansıtmalıyım!
Nusratlı Köyü Kültür Turizm ve Dayanışma Derneği’nin kurulmasında ve yönetiminde köylü kadınları örgütleyerek onlarla canla başla çalışan Süheyla Doğan, aynı zamanda derneğin de başkanlığını yapıyor. Kendisi bloğunda kısaca şunlara değiniyor;“2005 yılında “Nusratlı Köyü Kültür Turizm ve Dayanışma Derneği” ni kurduk. Bugüne kadar çocuklar, genç kadınlar, yetişkinler için bilgisayar kursları düzenledik. Çeşitli kültürel geziler ve etkinlikler düzenledik. Köyün tarihi yapılarının korunması konusunda çalışmalar yaptık. Köyde çevre bilincinin gelişmesi için faaliyetlerde bulunduk. Köyümüz tarımsal ürünlerinin daha iyi koşullarda değerlendirilebilmesi için destek ve teşvikler konusunda bilgilendirme toplantıları yaptık. Çanakkale 18 Mart Üniversitesi ile birlikte “Nusratlı Köyü Turizm Kalkınma Projesi” ni hazırlayıp Güney Marmara Kalkınma Ajansı’ndan proje desteği almaya hak kazandık ve Nusratlı Taşı’ndan yapılmış olan Nusratlı Evlerinin eko-agro turizm anlayışıyla ev pansiyonculuğuna açılması çalışmalarına başladık.”
Nusratlı Köyü Kültür Turizm ve Dayanışma Derneği’nin sosyal medyadaki tanıları da ilginç! “Bu dernek, Nusratlı Köyü'nde yaşayanların, evi, tarlası olanların 2005 yılında kurduğu bir dernektir, 98 üyesi vardır. Nusratlı Köyü'nün gelişimine katkıda bulunmak, eko-agro turizm faaliyetlerinin desteklenme amacını güden bir misyona sahiptir.” Bu söylem birlik ve dirliğin özütü gibi!
Gelelim gözümün görüp kalbimin söylediklerine…
Bizlere anlatılanlar ile bizzat tanık olup gözlemlediklerimiz çoğu zaman farklılık gösterir. Benim gibi hamamda kurnaya davulda zurnaya her güzel olduğunu düşündüğü şeye bir avuç tuz alarak koşturanlar, çoğu zaman hayal kırıklığına uğrarlar. Uzaktan sesi hoş davul misali, yakınlaşınca kulağı gözü hırpalayan nahoşluklarla karşılaşırlar. Giderek tedbiri elde tuttuğumdan Nusratlı Köyü’ne de bu tarz bir öncü tedbirle geldim. Süheyla Doğan’ın Dünya Kadınlar Günü nedeniyle düzenledikleri “Kazdağı Köyleri Kadın Buluşması “ daveti, karşılaşacağımız atmosferi az çok belli ediyor idiyse de, ana yoldan 200 metrelik Arnavut kaldırımlı yolu sekerek inen arabamızın bize sunacağı sürprizi bilmiyorduk tabi!
Dağ saklamıştı sanki bütün köyü! İlk bakışta birkaç kırmızı kiremitli dam, yıkık eski taş ev ve minaresi yükselen camisiyle hap kadar bir köycük dedirtti. Dağın sırtına gömülmüş taş evlerin başlangıç noktasına park ettiğimiz arabamızdan çıkıp yürümeye karar verdiğimizde, az bir yokuş ile kendimizi köyün cami meydanında bulduk, meğer asıl köy bundan sonra başlıyormuş! Birden bire köyün girişi sayılan bu meydandaki yoğun kalabalıkla bütünleşiverdik. Pek çok ortak dostumuz da gelmiş uzaklardan. Özlemişiz böylesi kavrayan kalabalıkları…
Nusratlı Köyü Kültür Turizm ve Dayanışma Derneği’nin “Doğal Ürünler Satış Merkezi” oldukça büyük bir taş okulu ve bahçesini kendine yurt edinmiş. Süheyla Doğan, bahçe kapısında karşılıyordu misafirleri. Her yer şenlik havasında, rengârenk örtü, balon ve sloganlarla kaplı. Bütün Nusratlı kadınları canla başla oradan oraya koşturuyorlar. Herkesin görevinin önceden belli olduğu anlaşılıyor, kadın buluşmasına gelen misafir ve katılımcıların yüzlerindeki gülümseme bu soğuk Mart gününü sımsıcak ısıtıyor. Başta Çanakkale ve ilçeleri olmak üzere, İstanbul, İzmir, Altınoluk, Edremit ve Küçükkuyu’dan gelen misafirler köyün labirente benzeyen sokaklarında bolca fotoğraf çekiyorlar. Satın aldıkları köy yumurtalarını kırmamaya çalışarak, birçoğunun ilk kez geldiği Nusratlı’yı keşfediyorlar.
Doğal Ürünler satış merkezinde, ev yapımı salça, turşu, konserve sebze, erişte, tarhana, kuskus, peynir, reçel çeşitleri, pestil, ceviz, fıstık, badem, tıbbi ve aromatik bitkiler, zeytinyağı sabunları, baharatlar, çaylar, el işi örgüler, oyalar ve en önemlisi Kazdağı zeytini ve zeytinyağı satışı yapılmakta. Yönetim odası, takas odası ve satış odası ile son derece paylaşımcı, örnek bir oluşumu hayata geçirmiş olan dernek üyesi kadınlar, satış merkezinde nöbetleşe duruyorlar. Merkez her gün açıkmış. Kendi el emeği ürünlerini derneğe katkı payı ile satış yapan kadınlar her ürünü tek tek not ediyorlar. Zira, her ürünün üzerinde adı ve fiyatı ile ürünü yapan kişinin adı da yazılı.
Nusratlı Köyü modeli diye bir model oluşmuş.
Nusratlı Köyü’nde son derece başarıyla uygulanan sosyal kalkınma ve kadın emeği modeli, civar yerleşimler tarafından örnek alınan bir model olmuş.
Bu oluşum için epeyce emek sarfedilmiş, köyü ve insanlarını gözlemleyerek bunu anlamak mümkün. Nusratlı’nın vahşi güzelliği göz alabildiğince yeşil bir orman deniziyle ödüllendirilmiş, sonsuz gibi görünen doğa insanı ürpertiyor. Böylesi saklı cennetler ürkütür beni. İçimi bir korku kaplar, ya turizm rantı tarafından talana kurban giderse diye.
Sırf bu yüzden böylesi cennetleri yazıp duyurarak birilerinin iştahını kabartmamalı! Köy gibi köyler giderek yokoluyor, giderek yozlaşan beton binalar, sentetik paket gıdalar derken varoş şehir artığı kimliksizliğe dönüşüyorlar. Geçen yaz, Ağustosun o en sıcak günlerinde Balıkesir’in Balya ilçesine yol düşürmüştük, etrafta bolca gezinen inekleri görünce hadi şöyle lezzetli bir süt dondurması yiyelim demiştik. Sonuç hüsran. Bütün bakkal ve pastanelerin önünde hazır pakette satılan dondurmaların dolapları vardı. Hani şu dondurmaya benzemeyen buzlu ve kremalı donmuş tatlımsı şeylerden!
Bütün telâşım kimlik yitirimiyle doğalı kaybetmeye karşı.
Süheyla Doğan’ın gelip yerleştiği Nusratlı Köyü, Kazdağları’nın cennet köşelerinden sadece biri. Kadınların el ele verip yaşamı kutsadığı bir köy burası. Yenilenip tazelenmenin gücü ve oksijen baş döndürücü. Büyük kentlerde dolanan deccal sesleri buralara kadar uzanmıyor. Kurtarılmış bir cennettesiniz! İçinize çekiyorsunuz eşsiz ormanların kokusunu...
Tanrı bütün yemyeşil dağları korusun. İçinde barınanları da…





Aşçı Fok
Nurdan ÇAKIR TEZGİN