Asci Fok
Qawwali (Sufi müziği) Şöleni | Aşçı Fok

Qawwali (Sufi müziği) Şöleni

Qawwali (Sufi müziği) Şöleni

Hindistan'da, Hindustan Times gazetesini okumak bir yabancının ilk yapacağı işlerden biriymiş öyle diyor rehberim Zafer Bozkaya. Sıcaktan ve yorgunluktan konaklamak zorunda olduğumuz bir kafede, Hindistan gazetelerinin kültür sanat sayfalarına göz gezdirirken bir festival haberi üzerine birden heyecanlanıyorum.

Canlı performansını izlemeyi çok istediğim Qawwali (kavvali) müziğinin konser haberiyle adeta çıldırdım.
Hemen konserin verileceği adresi tespit edip günler önceden rota belirledik. Agra,Taç Mahal gezimizi hızlandırıp soluğu New Delhi'de aldık.

Konser, Talkatora Gardens isimli çok büyük bir parkta açık havada verilecekti. Festival alanına vardığımızda gördüğüm manzara karşısında adeta büyülendim. Pis Hindistan'ın tertemiz yemyeşil bahçelerindeyiz şimdi. Her yer rengarenk çiçeklerle dolu ve çok geniş çim alanlar kilometrelerce uzanıyor göz alabildiğine...

İlk bakışta, en uzak köşede yüksekçe bir platform gözüme çarptı. Hiç beklemediğim bir tasarımla karşı karşıyayım! Metrelerce süt beyazı kumaşlarla kaplanmış tüm sahne ve sahnenin kenarları tonlarca turuncu renkte taze çiçek... Dev gibi kauçuk ağaçlarının yamacına yaslanmış sahnenin üzeri yine metrelerce dar şeritler halinde kesilmiş beyaz kumaşlarla dizayn edilmiş.

Sahnenin hemen önü yeşil alan olarak bırakılmış geri kalan kısım dev minderlerle bezenmiş. Minderlerin boyutları, her birine en az elli altmış kişinin rahatça oturabileceği ölçülerde. Ben diyeyim beş bin siz deyin on bin kişilik bir minder ordusu! Ve işin garibi, tüm minderler kar gibi temiz ve bembeyaz. Minderlerin bittiği alanda da (daha geride) VIP misafirlere yine beyazlar içinde rahat koltuklar hazırlanmış. Konserin başlama saatinden önce gidip, sahneye yakın en öndeki dev mindere kuruluyoruz.

Parkın girişinde sevimli Hintli kızlar bize hoş geldin derken elimize broşürlerle birlikte koskocaman birer sarı zarf tutuşturmuşlardı, meğer ayakkabı ve terliklerimizi koymak içinmiş! Hiç aklım ermiyor bu Hintlilerin işine, sokakları caddeleri pislik götürüyor, burada ise sakız gibi çarşaflara oturacağız, ayakkabılarımızı poşete koyarak üstelik! Oysa ki, bir çok Hintli yalın ayak gezmekte bir sakınca görmüyor o pis sokaklarda, ayakkabıları ayaklarından çok daha temizdir eminim, anlamak zor!

Ben etrafıma şaşkın gözlerle bakınırken, gayet sık turkuaz renkli sarisiyle güzel bir Hintli kız festival programını sunup, ilk sanatçıyı davet ediyor sahneye. Hyderabat'lı, Sanskrit Harikatha sanatçısı, Uma Maheshwari tam 35 dakika güzel bir ziyafet çekti kulaklarımıza. Hem şiir hem tekerleme tarzında oyunsu ritmik bir havada sundu şarkılarını. Şarkıları artık konuşulmayan Sanskrit dilinde söylüyor, bu kadar uzun metni nasıl aklında tutuyor? İlgimi çeken şuydu; sanatçı kadının sol elinde madeni bir enstrüman vardı ve hiç bir bildiğimiz müzik aletine benzemiyordu, zile de benzemiyordu. Metronom gibi ritim veriyordu o alet, sanatçı ayaklarını yere vurdukça ve sesinin tonunu hızlandırıp yavaşlattıkça tatlı bir ritm oluşuyordu ve o ritme uyumlanmaktan başka bir seçeneğiniz kalmıyordu...

Festival 3 günlük bir program içinde gerçekleşiyor. Alanında dünyaca ünlenmiş sanatçıları uzun uzun anlatmak isterim fakat, beni en çok ilgilendiren Qawwali konserine değinmek istiyorum. Dinlemekten çok zevk aldığım Nusrat Fateh AlI Khan'ın ekolü olan Qawwali tarzı müzikle burada vatanında hasret gidermek unutamayacağım bir şölen oldu benim için...

Sanatçı Sher Miandad Khan, aynı zamanda Nusrat Fateh'ın yeğeni oluyormuş. Birinin babası diğerinin dedesi, aman tanrım ne büyük bir şans!

Şu an duygularımı yazmakta yetersiz kaldığımı biliyorum. Gerçek bir ruh ziyafetini anlatabilmek öyle güç ki. Konser sırasında konsantremi bozup sık sık Türkiye'deki sevdiklerime çok küçük dilimlerle dinlettim cep telefonumdan bu harika müziği... Ses alma cihazımın pilleri yavaşlayana kadar tüm konseri kaydettim bu arada.


Bu Qawwali tarz müziğin ilk çıkışını merak ettim, nasıl oluşmuş ve kimler icra eylemiş! Amir Khusrau ismini veriyor tüm kaynaklar. Amir Khusrau, Hindistan'a 700 yıl önce ilk Müslümanlığı getiren Muhammad Selim Chisti'nin yeğeni oluyormuş. Hindistan'a ilk geldiklerinde bakmışlar ki; Hindular şarkı ve türkülerle icra ediyorlar dini ayinlerini. Müslümanlar görüyorlar ki, bütün Hintliler dans ederek, bedensel yakarışlarıyla yapıyorlar ibadetlerini. Bunun üzerine belki biraz kültürel özentiyle veya harmanlamayla yaratılan bir dinsel yakarış olarak çıkıyor müslüman Qawwali müziği...

Qawwali, ermiş mezarlarının üzerinde ağıt ve ibadet olarak kendini bulursa da asıl özünde, İslam sufilerinin transa geçerek müzikle ruhsal doyuma ulaşabilmesi felsefesi yatıyor. Zaten bütün dinsel ayinlerde yok mudur trans ve ibadet birlikteliği.

Öyle bir müzik ki, enstrümanlar belirli bir ritme endekslendiğinde sakin ve hareketsiz kalabilmek mümkün değil. Üstad sanatçının gırtlağı, tüm insan seslerinin hiç duyulmamışını bedeniyle uyumlayıp dış dünyaya haykırıyor tüm gücüyle. Öyle bir haykırış ki; bu seslerin içinde insan olmaya ilişkin her şey var... Gözyaşı, neşe, espri, hırpalanma, coşku kabartısı, kabına sığamama, genişleme, sevinç, aşk... Adeta ruhun beden içinden yukarılara doğru yolculuğa çıkması gibi. Bilinmeze çıkılan yolculuklardaki heyecan ve ürperiş gibi, bilinmeyene duyulan açlık gibi.

Pakistan, Hindistan'dan ayrılmadan önce Pencap bölgesi Müslümanlarınca en iyi şekilde icra edilen Qawwali, şimdilerde Hindistan’da çok fazla kabul görüyor, Sihlerin, Hinduların, Budistlerin, Hristiyanların ve Musevilerin de bolca bulunduğu akşamki konserde buna fazlasıyla tanık olduk...

Lahore'da her Perşembe akşamı, bazı ermiş türbeleri ve özel sufi sohbetlerinde icra edildiğini duymuş ve sırf Qawwali töreni izlemek için Lahore'da 3 gün fazladan kalmayı hesaplamıştık, fakat: Hindistan'a bir an önce girebilme hevesiyle ertelemiştik bu arzumuzu.. Rehberim, Yeni Delhi'de de izleyebileceğimizi belirtmişti fakat, bu kadar muhteşem ve dünyaca ünlü Sher Miandad Khan tarafından dinleyeceğimiz aklıma gelmezdi doğrusu!

Ömrümce hiç görmediğim enstrümanlarla yapılan Qawwali'nin en güçlü enstrümanı insan sesi... Buna eşlik eden harmonium başta olmak üzere, tabla, dholak, sitar ve çeşitli vurmalı enstrümanların oluşturduğu orkestrada benim favorim, yandan çarklı harmoniumdu.

Nusrat Fateh AlI Khan'ın müthiş gırtlağındaki insan seslerinin keşfedilmemişliğine yol alırken bile bunca ses ilkelliğiyle irkilmemiştim. Burada, bu topraklarda büyük usta Nusrat Fateh'in vatanında bütün bunları yaşamak bambaşka bir duygu. Gecenin lacivert atlasının altında, insan gırtlağının bütün hayvansılığını farkettiğinizde daha fazla tutamıyorsunuz kendinizi ve fütursuzca haykırıyorsunuz dünyaya siz de kendi çığlıklarınızla.

Qawwali muhteşem ağıt, selam olsun o büyük ustaya...

4 Nisan 2004 NEW DELHI
Yolculuk: 11
www.hindustantimes.com


    
6 Nisan 2008 Pazar

7932 okunma

Aşçı Fok
Nurdan ÇAKIR TEZGİN



Son Yazılarım