Asci Fok
Aç kapıyı bezirganbaşı | Aşçı Fok

Aç kapıyı bezirganbaşı

Aç kapıyı bezirganbaşı

Kapı
kapılar...
yol
yollar...

Ben yoldayım
ben yolum
yol benim...

Özüm özüme danışınca yol ve kapı kavramlarının BİR olduğu gerçeğine yaslanıverdim.
Görünmeyen kapıları açmayınca, gölgesi düşen görünen yollar ayan olmuyor!

Seyir-eyleyim
Sefer-eyleyim
Yollara düşüren özüme ayaklarım itaat eyliyor neyleyim!

Bazergan kasabası gri bir beton bulutuyla yaslanmış Ağrı dağının uç eteklerine.... Kapı yada sınır diye keskin bir çizgiyle belirlenmiş ötesiyle berisi efsaneler dağının. Berisi Doğubeyazıt Gürbulak sınır kapısı, ötesi İran'ın Bazergan kasabası. Biri diğerine çok benzeyen, bir o kadar da tezatların çarpıştığı etnik töresel, dinsel farklılıklar yumağı...

Uzadıkça uzayan araba ve kamyon konvoylarıyla erkekler dünyasının tekelinde bir sınır çizgisi....

Sayıca pek az olan kadınların siyah örtülere bürünme telaşıyla, şaşkınlıklar ülkesine atılan ilk adımları.
Kadını olan erkeklere tanınan öncelik, görevlilerin kadına olan korumacı hürmetkarlığı hemen göze batan ilk izlenim.

İran denilen ülkeye, tüm önyargılardan sıyrılarak bakmaya çalışan bir çift göz ısmarladım kendime. Bir çift çıplak göz! Objektif kalabilmek zorlaşacak galiba gün güne. Sıcak örtülerin altı kesif bir ter kokusu ve klavyeye takılan siyah çarşafın laf dinlemez isyanı...


Siyah çarşaflarının altında adeta gizli bir gücü temsil ederek ''yürüyen bombalar'' şu kadın denilen varlıklar!

Erkekler ise; kadınları korumak ve kollamak için iş gören yükü ağır neferler. Her ne kadar nefer=kişi olarak tanımlanıyorsa da Farisiler arasında, bizce asker-er. Emir eri gibi, kadına amade er kişi.

Bezirganbaşı kapıyı zorlamadan açınca, Bazergan köyü mecburi istikametin çıkış noktası oluveriyor. Konumunun farkında bir teslimiyetle yolcuların aceleci ayak bastılarına alışkın bir görüntü çiziyor Bazergan sınır kasabası.

İran'a girdik istikamet Tebriz. Bazergan'da başlayan dört saate varan dolmuş taksi cinsi bir yolculuktan sonra, Tebriz tren istasyonu doğuda olmanın Şark usulü miskinliğini iyice hissettiriyor ilk gelenlere...

Yolcular, farklı kültürün şaşkınlığını koruya dursunlar istasyon görevlisi polisler kadın yolcuların yanındaki erkekleri uyarma gereği duyuyor. Asla kadına laf atılmıyor, konuşmak gerekse bile yüzüne değil yan tarafına bakıyor...

- İslami hicap ( islami tesettür) islami hicap! diyen sesin istasyon polisi değil, devrim muhafızları olduğunu öğreniyorum böylece. Kılık kıyafetlere çeki düzen verilmesi daha keskin bir dille ifade edilemez kanaatimce!

Şaşkınlık, gerçeğin soğuk suyu gibi çarpıyor kadın yolcuların suratına...

Türkiye'deki demiryollarına benzemeyen son derece modern, düzenli raylı sistemleriyle karşılaşmak yirmibeş saattir yolda olmanın eziyetini azaltıyor. Bu defa istikamet Tahran.

Tebriz'den Tahran'a geceyi de içine alan oniki saatlik bir tren yolculuğu başlıyor. Dörder kişilik yataklı kompartımanlarda rahatça bir gece, sabahın ilk ışıklarıyla Tahran.


Dışsal gerçeklikleri ifade ederken, ister istemez görüntünün önderliğine baş vuruluyor.
Kokular duygular, an içinde binlerce anlarla çarpışırken neredeyse İstanbul kadar büyük bir kente giriyorsunuz sabahın ilk ışıklarıyla...

Gecenin ehramı, henüz peçesini kaldırmamış Tahran'ın. Kenar mahallelerin olgun mahmurluğuyla bir nabız gibi atan koskoca kent. Aslı Tehran, İranlılar ''e'' ve ''a'' harflerini değiştiriyor ve Tehraaaaan diye uzatarak telaffuz ediyorlar...

Mollaların asa seslerini bastıran bir uğultuyla karşılıyor Tahran yeni gelenleri...


11 Mart -Tahran
Yolculuk:2    
4 Nisan 2008 Cuma

7540 okunma

Aşçı Fok
Nurdan ÇAKIR TEZGİN



Son Yazılarım