Ege’de şirin bir sahil kasabası hayali kurup geldiği yeri kaçtığı yere benzetenlerin Ege’si can çekişiyor...
Son yıllarda ülkede trajik bir durum oluştu. Pandemiyle başladığını sandığımız fakat Türkiye Cumhuriyeti'nin kırmızı mumla davet edip bünyemize aldığı mülteci adı altındaki belirsiz çok çeşitli kimliklerle artan bir devirdaim söz konusu.
Sanki "altına hücum devri" yaşanıyor ve neresi altın hangisi gümüş ve teneke bilmiyoruz! Şu bir gerçek ki; paslı tenekeler yerli halka layık görülüyor o çok net!
İstanbul başta olmak üzere, Bursa, İzmir, Muğla, Antalya gibi iller yerleşik halkını kaybediyor. (Deprem bölgesinin özellikle Antakya'nın içler acısı hali buraya sığmayacak kadar zorlu.) Pılısını pırtısını toplayan şehirli nüfus, çoluk çocuğunun gözünün yaşına bakmadan Ege'de bir sahil kasabasına kapağı atıyor ya da atmanın çarelerini arıyor. Sanki Ege'de konut çok ve Egeliler de kucak açmış aman da gelin diyor! Ki Ege, Antik Kentlerin, sit alanlarının, sözüm ona milli park ve koruma alanlarının çok olduğu bir bölge!
Sistemin yanlış işleyen çarkı sayesinde konut fiyatları astronomik arttı, ev sahipleriyle kiracılar birbirini boğazlar hale geldi. Sistem de bunları görüyor ve çözüm bulamadığı gibi işlemeyen kanunlarla haksızlıklara çanak tutuyor. Ev sahibi - kiracı mahkemeleri yıllarca sürüyor, çözüm odaklı hiçbir şey yok.
Anadolu'nun kaderi bu galiba! Kavimler göçünün geçiş noktasındaki hareketli Anadolu toprakları yine büyük bir insan göçüne maruz kaldı. Bu göç durur mu bilmiyoruz, tıpkı depremlerin, sel felaketi ve yangınların nerede ne zaman olacağını bilmediğimiz gibi.
Betona gömülen ülkem maden şirketlerinin oyuncağı oldu. Yeşili acımasızca yok eden bir sistemin içinde boğuluyoruz. Sahiller ve bazı turistik sahil köyleri susuzluk ve elektrik ayarsızlıklarıyla uğraşıyorlar. Trilyonluk villa kondurup rant kapısı açanlar susuz villa havuzlarını doldurmanın derdindeler. Örneğin; Turizmin göz bebeği Fethiye Kayaköy'ün susuzluk sorunu içler acısı! Beton sevicilere oh olsun diyemiyoruz zira bu ülke hepimizin...
Eli kalem tutanlar görüyor ve yaşananları kayıt altına alıyoruz. Sadece Ege değil tüm ülkenin başına bir haller geldi ama ne olduğunu bilmiyoruz! Sanırım dünyamıza çok büyükçe bir meteor çarpmasıyla un ufak olup koca bir şaplak yiyeceğiz, belki de kıyamet böyle bir şey! Tanrı korusun...
Ege’de şirin bir sahil kasabası hayali kurup geldiği yeri kaçtığı yere benzetenlerin Ege’si can çekişiyor...
Son yıllarda ülkede trajik bir durum oluştu. Pandemiyle başladığını sandığımız fakat Türkiye Cumhuriyeti'nin kırmızı mumla davet edip bünyemize aldığı mülteci adı altındaki belirsiz çok çeşitli kimliklerle artan bir devirdaim söz konusu.
Sanki "altına hücum devri" yaşanıyor ve neresi altın hangisi gümüş ve teneke bilmiyoruz! Şu bir gerçek ki; paslı tenekeler yerli halka layık görülüyor o çok net!
İstanbul başta olmak üzere, Bursa, İzmir, Muğla, Antalya gibi iller yerleşik halkını kaybediyor. (Deprem bölgesinin özellikle Antakya'nın içler acısı hali buraya sığmayacak kadar zorlu.) Pılısını pırtısını toplayan şehirli nüfus, çoluk çocuğunun gözünün yaşına bakmadan Ege'de bir sahil kasabasına kapağı atıyor ya da atmanın çarelerini arıyor. Sanki Ege'de konut çok ve Egeliler de kucak açmış aman da gelin diyor! Ki Ege, Antik Kentlerin, sit alanlarının, sözüm ona milli park ve koruma alanlarının çok olduğu bir bölge!
Sistemin yanlış işleyen çarkı sayesinde konut fiyatları astronomik arttı, ev sahipleriyle kiracılar birbirini boğazlar hale geldi. Sistem de bunları görüyor ve çözüm bulamadığı gibi işlemeyen kanunlarla haksızlıklara çanak tutuyor. Ev sahibi - kiracı mahkemeleri yıllarca sürüyor, çözüm odaklı hiçbir şey yok.
Anadolu'nun kaderi bu galiba! Kavimler göçünün geçiş noktasındaki hareketli Anadolu toprakları yine büyük bir insan göçüne maruz kaldı. Bu göç durur mu bilmiyoruz, tıpkı depremlerin, sel felaketi ve yangınların nerede ne zaman olacağını bilmediğimiz gibi.
Betona gömülen ülkem maden şirketlerinin oyuncağı oldu. Yeşili acımasızca yok eden bir sistemin içinde boğuluyoruz. Sahiller ve bazı turistik sahil köyleri susuzluk ve elektrik ayarsızlıklarıyla uğraşıyorlar. Trilyonluk villa kondurup rant kapısı açanlar susuz villa havuzlarını doldurmanın derdindeler. Örneğin; Turizmin göz bebeği Fethiye Kayaköy'ün susuzluk sorunu içler acısı! Beton sevicilere oh olsun diyemiyoruz zira bu ülke hepimizin...
Eli kalem tutanlar görüyor ve yaşananları kayıt altına alıyoruz. Sadece Ege değil tüm ülkenin başına bir haller geldi ama ne olduğunu bilmiyoruz! Sanırım dünyamıza çok büyükçe bir meteor çarpmasıyla un ufak olup koca bir şaplak yiyeceğiz, belki de kıyamet böyle bir şey! Tanrı korusun...