Sekizinci gün: Acıyan yer başka acıkan yer başka

Sekizinci gün:
Annem telefonda sanki bilmiyor izlemiyormuşum gibi yaşanan felaketin acılarını anlatmaya çalışıyor bana. Hele küçük çocukların kurtarılışını ağlayarak izlediğini söylüyor. Sonra duruyor ne yiyip ne içtiklerini sorgulayıp acaba yeterli gıda yardımı var mı diyor ve ekliyor; “acıyan yer başka acıkan yer başka”.
Nasıl derinliği olan bir cümle bu. “acıyan yer başka acıkan yer başka” Evet, bir insan cenazesinin yanında kaç saat ona sarılıp durabilir? Soğuk ve gece bir taraftan, sağlık sorunları, tuvalet hijyen, yetersiz beslenme bir yandan, insan bünyesinin acı ve çaresizliğe tahammülünü hangi ölçü belirler?
Bedenimizde her bir acı faktörü ayrı mekanizmayla iş görüyor. Her insani davranış insan bünyesinin dışavurumudur. Yaşayıp soluk alan insan her an değişen ruhsal metaforlar içinde bocalayabilir. Tek yönlü bakış açısıyla hiçlik çıkmazı aynıdır.
Bu anlamda her türlü olumlu olumsuz eleştiri bile sessizlik kulelerinde çınlamaya mahkûm edilebilir. Felaketin acıları insan ve insansı varlıklar üzerinde düşünemeyeceğimiz kadar derin dönüşümler yaratıyor, yaratmaya da devam edecektir.
Çoğumuz yaşanan ve yaşatılıp dayatılanlara karşı öfkenin pençesinde kıvranıyoruz. Acı, üzüntü, kahır, öfke, çaresizlik içinde değişen ruh halimiz ile bundan daha fazlasını nasıl sorgulayabiliriz? Bunun için nasıl bir dirayet gerekir?
Gücün güçsüzlük içinde eriyip gittiği bir süreci nasıl anlamlandıracağımızı bilemez haldeyiz. O yüzden hiç olmadık çıkışlar, gereksiz görüp şimdi sırası mı diyebileceğimiz pek çok söylemlere siper olmak zorunda kalabiliriz.
Elimizden hiçbir şey gelmese bile sessizlik içinde kalıp kendi ruh sağlığımızı korumaya çalışmak bile çok şeydir. Birbirimizde kusur aramak gereksiz çaba ve güç kaybıdır bence. Kusur kesir ve sorgulamalar için elbet o zaman gelecek! Her şeyin bir zamanı var. Şu an matem içindeyiz. Elimizden gelen; daha çok yardım ve hayatın devamlılığı için eğitimin bir an önce başlaması, daha çok çalışmak, yara sarmak, daha çok ekip biçmek, üretmek, üretmek, üretmek…
Şimdi; “acıyan yer başka acıkan yer başka!”
Hiçbir ihmal ve bilinçli kötülüğün cezasız kalmayacağı günleri görebilmek umudumuz olsun. Amin.
Annem telefonda sanki bilmiyor izlemiyormuşum gibi yaşanan felaketin acılarını anlatmaya çalışıyor bana. Hele küçük çocukların kurtarılışını ağlayarak izlediğini söylüyor. Sonra duruyor ne yiyip ne içtiklerini sorgulayıp acaba yeterli gıda yardımı var mı diyor ve ekliyor; “acıyan yer başka acıkan yer başka”.
Nasıl derinliği olan bir cümle bu. “acıyan yer başka acıkan yer başka” Evet, bir insan cenazesinin yanında kaç saat ona sarılıp durabilir? Soğuk ve gece bir taraftan, sağlık sorunları, tuvalet hijyen, yetersiz beslenme bir yandan, insan bünyesinin acı ve çaresizliğe tahammülünü hangi ölçü belirler?
Bedenimizde her bir acı faktörü ayrı mekanizmayla iş görüyor. Her insani davranış insan bünyesinin dışavurumudur. Yaşayıp soluk alan insan her an değişen ruhsal metaforlar içinde bocalayabilir. Tek yönlü bakış açısıyla hiçlik çıkmazı aynıdır.
Bu anlamda her türlü olumlu olumsuz eleştiri bile sessizlik kulelerinde çınlamaya mahkûm edilebilir. Felaketin acıları insan ve insansı varlıklar üzerinde düşünemeyeceğimiz kadar derin dönüşümler yaratıyor, yaratmaya da devam edecektir.
Çoğumuz yaşanan ve yaşatılıp dayatılanlara karşı öfkenin pençesinde kıvranıyoruz. Acı, üzüntü, kahır, öfke, çaresizlik içinde değişen ruh halimiz ile bundan daha fazlasını nasıl sorgulayabiliriz? Bunun için nasıl bir dirayet gerekir?
Gücün güçsüzlük içinde eriyip gittiği bir süreci nasıl anlamlandıracağımızı bilemez haldeyiz. O yüzden hiç olmadık çıkışlar, gereksiz görüp şimdi sırası mı diyebileceğimiz pek çok söylemlere siper olmak zorunda kalabiliriz.
Elimizden hiçbir şey gelmese bile sessizlik içinde kalıp kendi ruh sağlığımızı korumaya çalışmak bile çok şeydir. Birbirimizde kusur aramak gereksiz çaba ve güç kaybıdır bence. Kusur kesir ve sorgulamalar için elbet o zaman gelecek! Her şeyin bir zamanı var. Şu an matem içindeyiz. Elimizden gelen; daha çok yardım ve hayatın devamlılığı için eğitimin bir an önce başlaması, daha çok çalışmak, yara sarmak, daha çok ekip biçmek, üretmek, üretmek, üretmek…
Şimdi; “acıyan yer başka acıkan yer başka!”
Hiçbir ihmal ve bilinçli kötülüğün cezasız kalmayacağı günleri görebilmek umudumuz olsun. Amin.
Aşçı Fok
Nurdan ÇAKIR TEZGİN