Benim olmasa da olur ama unutulmayayım

Yeryüzünün bazı bölgeleri beni ilham bombardımanına tutar. Kimi konuşan dağlar, kimi uçsuz bucaksız ormanlar denizler ve sonsuz esriklik veren büyülü koylar, uçurumlar…
Çok önceleri, bana güzellikler bahşeden her yere sahip olma arzusu duyardım. “Benim olsun” güdüsüne yenildiğim zamanlar çoktur, ne var ki hiçbir güzelliğin hakkını verebilecek sonsuz uzun yaşamlarımız olmadığını bir kez daha hatırlamamla işler hemen değişmeye başlar. İnsan değişken varlık. Hiç değişmiyormuş görüntüsü veren bile öyle hızlı bir gelişim içindedir ki, gören gözün merceği bunu çoğu zaman ıskalar.
Yaşlar ilerleyince ölüm gerçeğiyle yaşamak insanı aç gözlü ya da maymun iştahlı yapabiliyor. Her şeyi aynı anda isteyip, hemen aynı anda da vazgeçebilme canbazlığı daha çok yaşlılara özgü bir davranış. Sahip olma hırsı özellikle bazı meta meraklısı kişilerce ömrün sonuna kadar devam edebiliyor. Fakat az da olsa öyleleri var ki; ömrün sonuna doğru olgunluk dediğimiz çağlarında insana gerekli olanların neler olduğunu fark edebilecek aydınlanmaya ulaşabiliyorlar. Aydınlanmanın türlü hallerinden en yararlı olanı kuşkusuz kişinin kendi ihtiyaçlarının farkına varması. Her beğendiğin ülkede her güzel doğa parçası senin olsa ne anlamı var. Hepsinde aynı anda olabilme gücün yok ki! Ömrün bütün o güzel yerlerde yaşayabilecek sonsuzlukta değilken sahip olsan ne yazar! Hem o güzelliklere sahip olmadığımızı düşünmek de bir yanılsama. Gözümüzün gördüğü hayal edebildiğimiz her şeye sahibiz aslında!
Ha bir de “benden sonrakiler” ya da “miras bırakma” hırsı var tabi! O sonraki kan bağı devamlılığını düşünme eylemi dünyadan vazgeçememenin başka bir tutunuşu. Tabiri caiz ise “dünyaya kazık kakmak” deyimi insanın en net argosu olarak bazı felsefik görüşleri dolandırmadan yüzümüze çarpıyor.
Evet, o çok dingin, huzur dolu koydaki orman evine sahip olamasan da ormanın sana verdiği hazzı betimleme yeteneğin dünyadan göçüp gitsen de yaşayacaktır. Asıl sahip olduğun budur. Dünyanın haz veren tüm güzelliklerini ve en derin acılarını kaleme almak, mimarisini şekillendirmek, resmetmek ve bilimsel buluşlarla unutulması mümkün olmayan işler yapıp bırakmaktır asıl sahiplendiğin.
İyiler, iyi işler yapıp edenler asla ölmüyor eserleriyle yaşıyorlar. Tıpkı Atatürk gibi… Yüce Atatürk Mustafa Kemal'in anısına saygıyla, çünkü bugün 10 Kasım.
Çok önceleri, bana güzellikler bahşeden her yere sahip olma arzusu duyardım. “Benim olsun” güdüsüne yenildiğim zamanlar çoktur, ne var ki hiçbir güzelliğin hakkını verebilecek sonsuz uzun yaşamlarımız olmadığını bir kez daha hatırlamamla işler hemen değişmeye başlar. İnsan değişken varlık. Hiç değişmiyormuş görüntüsü veren bile öyle hızlı bir gelişim içindedir ki, gören gözün merceği bunu çoğu zaman ıskalar.
Yaşlar ilerleyince ölüm gerçeğiyle yaşamak insanı aç gözlü ya da maymun iştahlı yapabiliyor. Her şeyi aynı anda isteyip, hemen aynı anda da vazgeçebilme canbazlığı daha çok yaşlılara özgü bir davranış. Sahip olma hırsı özellikle bazı meta meraklısı kişilerce ömrün sonuna kadar devam edebiliyor. Fakat az da olsa öyleleri var ki; ömrün sonuna doğru olgunluk dediğimiz çağlarında insana gerekli olanların neler olduğunu fark edebilecek aydınlanmaya ulaşabiliyorlar. Aydınlanmanın türlü hallerinden en yararlı olanı kuşkusuz kişinin kendi ihtiyaçlarının farkına varması. Her beğendiğin ülkede her güzel doğa parçası senin olsa ne anlamı var. Hepsinde aynı anda olabilme gücün yok ki! Ömrün bütün o güzel yerlerde yaşayabilecek sonsuzlukta değilken sahip olsan ne yazar! Hem o güzelliklere sahip olmadığımızı düşünmek de bir yanılsama. Gözümüzün gördüğü hayal edebildiğimiz her şeye sahibiz aslında!
Ha bir de “benden sonrakiler” ya da “miras bırakma” hırsı var tabi! O sonraki kan bağı devamlılığını düşünme eylemi dünyadan vazgeçememenin başka bir tutunuşu. Tabiri caiz ise “dünyaya kazık kakmak” deyimi insanın en net argosu olarak bazı felsefik görüşleri dolandırmadan yüzümüze çarpıyor.
Evet, o çok dingin, huzur dolu koydaki orman evine sahip olamasan da ormanın sana verdiği hazzı betimleme yeteneğin dünyadan göçüp gitsen de yaşayacaktır. Asıl sahip olduğun budur. Dünyanın haz veren tüm güzelliklerini ve en derin acılarını kaleme almak, mimarisini şekillendirmek, resmetmek ve bilimsel buluşlarla unutulması mümkün olmayan işler yapıp bırakmaktır asıl sahiplendiğin.
İyiler, iyi işler yapıp edenler asla ölmüyor eserleriyle yaşıyorlar. Tıpkı Atatürk gibi… Yüce Atatürk Mustafa Kemal'in anısına saygıyla, çünkü bugün 10 Kasım.
Aşçı Fok
Nurdan ÇAKIR TEZGİN