Yeşil panjurlu evden / Temmuz

Bencik
Ömrümce pek çok ev değiştirdim, ister istemez her renk ve modelde kapı, pencere, panjurum oldu. Kahverengi, siyah, bej, bordo, mavi, sarı vs. derken hiç yeşil panjurlu evimin olmadığını fark ettim. Ne büyük bir farkındalık! Olsun. Herkesin büyük küçük tüm farkındalıkları kendine…
Küçücük dünyalarımızın orasından burasından çekeleyip büyütme çabası değil mi kimi zaman sürünürcesine sürdürdüğümüz hayat… Tam yorulduğumuz anda yeniden güç topladığımız mecburi rotamız hayat. Öyle tabi, zorunlu rotalarımızı arşınlayıp duruyoruz. Temmuz ortası fırtınayla beraber dolu yağması bazı kişisel açmazlarımızla havalanan sıkıntı balonumuzun gazını indirdi. Ah işte doğal afet geldi başımıza dedik, elle gelen düğün bayram filan! Öyle mi sahi?
Elle gelmedi selle geldi.
Uzun uzadıya seldi, fırtınaydı, dere yatağıydı, betondu, küresel ısınma, karbon ayak izi teranelerine girmeyeceğim zira kabak tadının üzerinde bir serdengeçtilikle "yengem çalıyor koca kız oynuyor" durumları yoruyor artık. Hiç çenemi yormayacağım…
Yeşil panjur her şeyi açıklıyor; yeşile özlem!
Yeni yaptırdığım yeşil panjurlarımın sefasını süremeden ceviz iriliğindeki buz kütleleri panjurlarımı bencik bencik etti. Lekesel kırtıklı izler kaldı geriye. Bencik der annem böylesi izlere, bencik bencik…
Bencik izlerden bahçemdeki meyve ve çiçeklerim de nasibini aldılar. Devasa üzüm asmamın olgunlaşmaya başlamış üzümlerinin hepsi yerdeydi, ya o gözüne baktığım beyaz nektarlarım... Sulu ve etli gövdeleriyle Bayramiç beyazı da denilen beyaz nektarlarımın çoğunu dolu yere döktü, ben de toplayıp panjurlarımın pervazına dizdim, onlar da bencik bencik.
Tabi, otomobilimiz de nasibini aldı o benciklerden, gerçi kaportanın üzerindeki çukur kraterler bencik tanımını çoktan aştıysa da, bencik cinciklere kafa yorunca asıl mühim işlerin üzerini örter gibi yapıyor şu bencileyin. Ruhlarımızın kalbura dönmüş benciğine kim ne desin... Bencileyin sencileyin derken Temmuzun da sonuna geliverdik. Temmuzları kendimce uzun yaşamayı arzularım hep, sıcaktan bunalmalarım ayyuka çıksa da yazın ortası olan bu ayın hiç bitmemesini isterim!
Kaç Temmuzumuz kaldı bilmiyoruz ki!
Ömrümce pek çok ev değiştirdim, ister istemez her renk ve modelde kapı, pencere, panjurum oldu. Kahverengi, siyah, bej, bordo, mavi, sarı vs. derken hiç yeşil panjurlu evimin olmadığını fark ettim. Ne büyük bir farkındalık! Olsun. Herkesin büyük küçük tüm farkındalıkları kendine…
Küçücük dünyalarımızın orasından burasından çekeleyip büyütme çabası değil mi kimi zaman sürünürcesine sürdürdüğümüz hayat… Tam yorulduğumuz anda yeniden güç topladığımız mecburi rotamız hayat. Öyle tabi, zorunlu rotalarımızı arşınlayıp duruyoruz. Temmuz ortası fırtınayla beraber dolu yağması bazı kişisel açmazlarımızla havalanan sıkıntı balonumuzun gazını indirdi. Ah işte doğal afet geldi başımıza dedik, elle gelen düğün bayram filan! Öyle mi sahi?
Elle gelmedi selle geldi.
Uzun uzadıya seldi, fırtınaydı, dere yatağıydı, betondu, küresel ısınma, karbon ayak izi teranelerine girmeyeceğim zira kabak tadının üzerinde bir serdengeçtilikle "yengem çalıyor koca kız oynuyor" durumları yoruyor artık. Hiç çenemi yormayacağım…
Yeşil panjur her şeyi açıklıyor; yeşile özlem!
Yeni yaptırdığım yeşil panjurlarımın sefasını süremeden ceviz iriliğindeki buz kütleleri panjurlarımı bencik bencik etti. Lekesel kırtıklı izler kaldı geriye. Bencik der annem böylesi izlere, bencik bencik…
Bencik izlerden bahçemdeki meyve ve çiçeklerim de nasibini aldılar. Devasa üzüm asmamın olgunlaşmaya başlamış üzümlerinin hepsi yerdeydi, ya o gözüne baktığım beyaz nektarlarım... Sulu ve etli gövdeleriyle Bayramiç beyazı da denilen beyaz nektarlarımın çoğunu dolu yere döktü, ben de toplayıp panjurlarımın pervazına dizdim, onlar da bencik bencik.
Tabi, otomobilimiz de nasibini aldı o benciklerden, gerçi kaportanın üzerindeki çukur kraterler bencik tanımını çoktan aştıysa da, bencik cinciklere kafa yorunca asıl mühim işlerin üzerini örter gibi yapıyor şu bencileyin. Ruhlarımızın kalbura dönmüş benciğine kim ne desin... Bencileyin sencileyin derken Temmuzun da sonuna geliverdik. Temmuzları kendimce uzun yaşamayı arzularım hep, sıcaktan bunalmalarım ayyuka çıksa da yazın ortası olan bu ayın hiç bitmemesini isterim!
Kaç Temmuzumuz kaldı bilmiyoruz ki!
Aşçı Fok
Nurdan ÇAKIR TEZGİN