Üç Güzelleri okumak (Three Graces)
Sanatın aklına akıl ermez. Söylemek istediğini öyle bir eğip büker kafanıza sokar ki bunu nasıl yaptığını anlamaya çalışırken kendi normalinizden ayrı düşersiniz! Biraz da sersemletmek değil midir sanat eserinin işi; şaşırtıp başka bir rüzgarın önüne katıp sonra birden bire rüzgarı kesmek ve izleyiciyi pat diye öylece bırakıvermek... Kendi kendineliğiyle, yapayalnız, türlü sorular içinde ve sersemlemiş halde başka bir düzleme geçmek için değil midir bunca çaba?
Hollandalı sanatçı Lena Lafaki’nin tuval üzerine yağlı boya Üç Güzeller “Three Graces” isimli tablosunu izlerken takılıp kaldığım an başladı bu resmi okuma telaşım. Kadınların gülüşlerine takıldım en çok. Öylesine genişti ki gülüşleri, sanki tüm diğer ayrıntılar o gülüşler içinde eriyip gidiyordu.
Oysa en başta ön yargılı “bilerek” okuduğum yanılgısıydı beni tutsak eden. Bunu izah edebilmek gerçekten güç, tıpkı kutsal metinlerin değiştirilemez ön yargısı gibi bir şeydi bu tabloya ilk yaklaşımım. Gerçeküstücü, sembolist bir boyama türü bir okumayla başlayınca, mitolojik öyküsü de ağır basınca sanatçının vurgu zenginliğini salt dalga geçme ve alay konusu etme gibi bir tekdüzeliğe indiremiyorsunuz.
Burada söz konusu olan iki mitolojik efsaneye değinmeden bu resmi okuma çalışmalarımız elbette güdük kalacaktır. O yüzden öncelikle tabloya adını veren üç güzeller yarışmasına değinelim; Antik dönemde Tanrıça Thetis, Zeus tarafından bir ölümlü olan Peleus ile evlendirilir. Bu düğüne Eris; yani nifak (fitne) tanrıçası, kötü özellikleri nedeniyle davet edilmez. Bunu haber alan Eris, tanrılar ve tanrıçaların toplandıkları sırada aralarına ortaya bir elma fırlatır. Elmanın üzerinde “En Güzele” yazıyordur. Tanrıçalardan Athena, Hera ve Aphrodite her biri ayrı ayrı en güzelin kendisi olduğunu söyleyerek, elmayı almak isterler. Bunun üzerine Zeus, Hermes’i tanrıçaları İda Dağı’na götürmekle görevlendirir. Orada Paris’ten en güzel tanrıçayı seçip, elmayı ona vermesi istenecektir. Tanrıçalar Paris’in karşısına dizilirler. Hera, Paris’e yaklaşarak kendisini seçerse ona Asya İmparatorluğu’nu vereceğini söyler. Hera’nın ardından Athena, bilgelik ve gireceği tüm savaşlarda zafer; Aphrodite ise dünyanın en güzel kadınını vaat eder. Paris elmayı Aphrodite’ye vererek en güzel tanrıçayı Zeus adına belirler ve böylece kendisine vaat edilen dünyanın en güzel kadınını alacağı günü beklemeye koyulur.
Erkekler ve kadınlar iki keskin uç ve iki yarım elma. Varoluş yasası bu iki cinsi sürekli seçim yapma üzerine kurgulamış. Hoş, seçim yapmadığımız tek bir an var mı şu yeryüzünde!
Birinci efsanenin güzellik gibi uçucu ve afâki bir düzleme dayandırılması üzerine, gelelim kuğuların başı çektiği ikinci efsaneye; Yunan mitolojisindeki Leda ve Kuğu efsanesine göre, Zeus kuğu kılığına girerek Sparta kraliçesi Leda’ya tecavüz eder. Sonrasında üç yumurtası olur vs. efsane uzayıp başka hikâyelerin temasını hazırlar.
Sanatçı Lena Lafaki’nin bu resmini mitolojik hikâyelerin ışığında okumak, bakışımızdaki gülümsemeyi bir an için dondursa da günümüzün mizah anlayışı, güçlü ve ayağı yere basan kadın kimliğini bağıra bağıra gözümüze sokuyor. Kadınların kendi kimliklerine dayatılan ucube hurafelerden arınması adına böylesi resimler umut veriyor.
Erkek tanrı Zeus’un zavallılığını tüm anaçlıklarıyla eriten üç güzel ve doğal kadın Hera, Athena ve Aphrodite’i bugüne uyarlanmış haliyle vurgulamak aklın ötesinde fikir analığını gerektiriyor. Aklın, fikrin ve kabul edilip kanıksanmış kadın gücünün tuvaldeki en doğal yansıması diyebilir miyiz bu resme? Bence evet.
Fotoğraftaki resim: Three Graces” Painting by Lena Lafaki
Yararlanılan kaynak: http://www.antandros.org/mitoloji/uc-guzeller.html
Hollandalı sanatçı Lena Lafaki’nin tuval üzerine yağlı boya Üç Güzeller “Three Graces” isimli tablosunu izlerken takılıp kaldığım an başladı bu resmi okuma telaşım. Kadınların gülüşlerine takıldım en çok. Öylesine genişti ki gülüşleri, sanki tüm diğer ayrıntılar o gülüşler içinde eriyip gidiyordu.
Oysa en başta ön yargılı “bilerek” okuduğum yanılgısıydı beni tutsak eden. Bunu izah edebilmek gerçekten güç, tıpkı kutsal metinlerin değiştirilemez ön yargısı gibi bir şeydi bu tabloya ilk yaklaşımım. Gerçeküstücü, sembolist bir boyama türü bir okumayla başlayınca, mitolojik öyküsü de ağır basınca sanatçının vurgu zenginliğini salt dalga geçme ve alay konusu etme gibi bir tekdüzeliğe indiremiyorsunuz.
Burada söz konusu olan iki mitolojik efsaneye değinmeden bu resmi okuma çalışmalarımız elbette güdük kalacaktır. O yüzden öncelikle tabloya adını veren üç güzeller yarışmasına değinelim; Antik dönemde Tanrıça Thetis, Zeus tarafından bir ölümlü olan Peleus ile evlendirilir. Bu düğüne Eris; yani nifak (fitne) tanrıçası, kötü özellikleri nedeniyle davet edilmez. Bunu haber alan Eris, tanrılar ve tanrıçaların toplandıkları sırada aralarına ortaya bir elma fırlatır. Elmanın üzerinde “En Güzele” yazıyordur. Tanrıçalardan Athena, Hera ve Aphrodite her biri ayrı ayrı en güzelin kendisi olduğunu söyleyerek, elmayı almak isterler. Bunun üzerine Zeus, Hermes’i tanrıçaları İda Dağı’na götürmekle görevlendirir. Orada Paris’ten en güzel tanrıçayı seçip, elmayı ona vermesi istenecektir. Tanrıçalar Paris’in karşısına dizilirler. Hera, Paris’e yaklaşarak kendisini seçerse ona Asya İmparatorluğu’nu vereceğini söyler. Hera’nın ardından Athena, bilgelik ve gireceği tüm savaşlarda zafer; Aphrodite ise dünyanın en güzel kadınını vaat eder. Paris elmayı Aphrodite’ye vererek en güzel tanrıçayı Zeus adına belirler ve böylece kendisine vaat edilen dünyanın en güzel kadınını alacağı günü beklemeye koyulur.
Erkekler ve kadınlar iki keskin uç ve iki yarım elma. Varoluş yasası bu iki cinsi sürekli seçim yapma üzerine kurgulamış. Hoş, seçim yapmadığımız tek bir an var mı şu yeryüzünde!
Birinci efsanenin güzellik gibi uçucu ve afâki bir düzleme dayandırılması üzerine, gelelim kuğuların başı çektiği ikinci efsaneye; Yunan mitolojisindeki Leda ve Kuğu efsanesine göre, Zeus kuğu kılığına girerek Sparta kraliçesi Leda’ya tecavüz eder. Sonrasında üç yumurtası olur vs. efsane uzayıp başka hikâyelerin temasını hazırlar.
Sanatçı Lena Lafaki’nin bu resmini mitolojik hikâyelerin ışığında okumak, bakışımızdaki gülümsemeyi bir an için dondursa da günümüzün mizah anlayışı, güçlü ve ayağı yere basan kadın kimliğini bağıra bağıra gözümüze sokuyor. Kadınların kendi kimliklerine dayatılan ucube hurafelerden arınması adına böylesi resimler umut veriyor.
Erkek tanrı Zeus’un zavallılığını tüm anaçlıklarıyla eriten üç güzel ve doğal kadın Hera, Athena ve Aphrodite’i bugüne uyarlanmış haliyle vurgulamak aklın ötesinde fikir analığını gerektiriyor. Aklın, fikrin ve kabul edilip kanıksanmış kadın gücünün tuvaldeki en doğal yansıması diyebilir miyiz bu resme? Bence evet.
Fotoğraftaki resim: Three Graces” Painting by Lena Lafaki
Yararlanılan kaynak: http://www.antandros.org/mitoloji/uc-guzeller.html
Aşçı Fok
Nurdan ÇAKIR TEZGİN
