Ramazanın ilk günü yeşil mercimek pişirirdik

Hatice Teyze anlatıyor;
Eskiden şimdiki gibi asortik adetlerimiz yoktu evladım, şatafatsız yapar ederdik her ne yapıyorsak. Usulca seslenir, kibarca davet ederdik hane erkânımızı sofraya. Sadece sofraya mı, hamamı yaktım haydin gusül aptesine, haydin vücut azalarımızın tımarına diye usulünce uyarırdık gençlerimizi tırnak ve saç sakallarını kesmeye. Tatlılıkla uyandırırdık ev halkını sahura. Kalkmak istemeyeni uyandırmaz, yiyeceğini ayırırdık sabaha ki evden aç çıkmasın sokağa!
Ramazanın ilk günü illâ ki mercimek pişirirdik. Hem de yeşil mercimek. Öyle gördük büyüklerimizden. Yeşil mercimek çorbası ya da suluca yeşil mercimek yemeği…
Kırmızı mercimek çorbası sonradan adet oldu. Yanlış anlaşılmasın kırmızı süzme mercimek çorbası baş tacımızdır, o hep vardı var olmasına da Ramazanın ilk gününün usulü erkânı yeşil mercimektir. İster sulu yemek gibi pişireceksin ister hamurlu ya da erişteli çorbasını yapacaksın. Bir de sirkeli sarımsaklısı yapılır ki Ramazan ortaladı mı şöyle on beşi filan işte bu sirkelisini yapmak şart olur. Sirkeli yeşil mercimeği tereyağında un kavurarak yaptın mı tadına doyum olmaz bilesin. Üzerine tekrardan kızgın tereyağı dökeceksin ki unlu miyane havaya girsin, iştahlar nefis terbiyesinde son imtihanından geçsin!
Yaz Ramazanlarında domates ve biberli bol soğanlı sulu yemeğini yapardık eskiden. Lâf aramızda bir kaşık şekerle yarım kaşık kimyon koyduğum da olurdu, ha bir kaşık sirkeyi de unutmayayım. Bak biz eskiden sirkeyi çok kullanırdık mutfaklarımızda. Salatalarımız bile hep sirkeli olurdu, nedendir bilmem şimdi limona döndü herkes!
Ne diyordum, yaz aylarında mercimeği domates biberli yapardık, yanına da sirkeli ve sarımsaklı yağlı biber turşusu çıkarırdık. Bir kâse zeytini de unutmayayım, zetinsiz iftar sofrası olmaz! İftar saati yaklaştı mıydı en az üç komşuya veya naçar yaşlı, düşkün kişiye birer tas götürürdük. Zengince kimseler yedi kişiye götürürdü ki, zaten onlar kazanlarda pişirirlerdi dağıtacakları mercimek yemeğini. Zenginler birer de pide koyarlardı tasın yanına…
İftar saati yaklaşınca sokak aralarında acele terlik şıpıdıkları hiç eksilmezdi. Taze gelinler, genç kızlar ellerindeki mercimek taslarının üzerini örterek tıklatırlardı komşu evlerin kapısını. İki ayrı mercimek yol ortasında çakışırdı kimi zaman. Zehra Teyze hamurlu yapmış Mukaddes Teyzeye bir tas gönderiyor, Mukaddes Teyze de biberli domatesli pişirmiş Zehra Teyzeye veriyor! Mercimek yemeğini sordun diye hep mercimek anlattım, halbuki hamur kızartmaları tatlı tabakları öyle bir gelip giderdi ki komşular arasında, tabaklar karışmasın diye çinko taslarımıza işaret koyardık kendimizce.
Eski Ramazanlara götürdün beni, hay ömrünle bin yaşa. Hayırlı Ramazanların olsun evladım...
Eskiden şimdiki gibi asortik adetlerimiz yoktu evladım, şatafatsız yapar ederdik her ne yapıyorsak. Usulca seslenir, kibarca davet ederdik hane erkânımızı sofraya. Sadece sofraya mı, hamamı yaktım haydin gusül aptesine, haydin vücut azalarımızın tımarına diye usulünce uyarırdık gençlerimizi tırnak ve saç sakallarını kesmeye. Tatlılıkla uyandırırdık ev halkını sahura. Kalkmak istemeyeni uyandırmaz, yiyeceğini ayırırdık sabaha ki evden aç çıkmasın sokağa!
Ramazanın ilk günü illâ ki mercimek pişirirdik. Hem de yeşil mercimek. Öyle gördük büyüklerimizden. Yeşil mercimek çorbası ya da suluca yeşil mercimek yemeği…
Kırmızı mercimek çorbası sonradan adet oldu. Yanlış anlaşılmasın kırmızı süzme mercimek çorbası baş tacımızdır, o hep vardı var olmasına da Ramazanın ilk gününün usulü erkânı yeşil mercimektir. İster sulu yemek gibi pişireceksin ister hamurlu ya da erişteli çorbasını yapacaksın. Bir de sirkeli sarımsaklısı yapılır ki Ramazan ortaladı mı şöyle on beşi filan işte bu sirkelisini yapmak şart olur. Sirkeli yeşil mercimeği tereyağında un kavurarak yaptın mı tadına doyum olmaz bilesin. Üzerine tekrardan kızgın tereyağı dökeceksin ki unlu miyane havaya girsin, iştahlar nefis terbiyesinde son imtihanından geçsin!
Yaz Ramazanlarında domates ve biberli bol soğanlı sulu yemeğini yapardık eskiden. Lâf aramızda bir kaşık şekerle yarım kaşık kimyon koyduğum da olurdu, ha bir kaşık sirkeyi de unutmayayım. Bak biz eskiden sirkeyi çok kullanırdık mutfaklarımızda. Salatalarımız bile hep sirkeli olurdu, nedendir bilmem şimdi limona döndü herkes!
Ne diyordum, yaz aylarında mercimeği domates biberli yapardık, yanına da sirkeli ve sarımsaklı yağlı biber turşusu çıkarırdık. Bir kâse zeytini de unutmayayım, zetinsiz iftar sofrası olmaz! İftar saati yaklaştı mıydı en az üç komşuya veya naçar yaşlı, düşkün kişiye birer tas götürürdük. Zengince kimseler yedi kişiye götürürdü ki, zaten onlar kazanlarda pişirirlerdi dağıtacakları mercimek yemeğini. Zenginler birer de pide koyarlardı tasın yanına…
İftar saati yaklaşınca sokak aralarında acele terlik şıpıdıkları hiç eksilmezdi. Taze gelinler, genç kızlar ellerindeki mercimek taslarının üzerini örterek tıklatırlardı komşu evlerin kapısını. İki ayrı mercimek yol ortasında çakışırdı kimi zaman. Zehra Teyze hamurlu yapmış Mukaddes Teyzeye bir tas gönderiyor, Mukaddes Teyze de biberli domatesli pişirmiş Zehra Teyzeye veriyor! Mercimek yemeğini sordun diye hep mercimek anlattım, halbuki hamur kızartmaları tatlı tabakları öyle bir gelip giderdi ki komşular arasında, tabaklar karışmasın diye çinko taslarımıza işaret koyardık kendimizce.
Eski Ramazanlara götürdün beni, hay ömrünle bin yaşa. Hayırlı Ramazanların olsun evladım...



Aşçı Fok
Nurdan ÇAKIR TEZGİN