Helva kültürümüzün mutfaklarımıza yerleşmiş ana - ata gelenekleri çerçevesindeki uygulanışına türlü kılıflar uydurmuşuz. Burada kullandığım “uydurma” yakıştırma ve uygulama anlamındadır o yüzden çok rahat bir şekilde "ölüye de diriye de helva" şeklindeki betimlemeler hiçbirimizi yormaz, sıkmaz da!
Sevinmişiz helva kavurmuşuz, ölenimiz olmuş üzülmüş helva kavurmuşuz, kandil, bayram, seyran, düğün, dernek kutlamalarda ya da bir müşkülümüz olmuş ise yine yağ ve un veya irmik ocağa... “Biraz yağ kokutalım evi” diyerek özel günlerde ocağın başında almışız soluğu. Bilinmeyenden bir medet ummak, gündelik yaşamlarımızın istenmeyen rutinlerine göğüs germek, ölümlü olmanın çaresizliğiyle cevapsız soruları helva tenceresinin içindeki irmik taneciklerine yüklemek, kendimizi onarıp şifalandırmanın formülü olmuş.
Bir bardak yağ, iki ölçü irmik, üç ölçü tozşeker ve su diyerek bir-iki-üç formülünde reçeteler hazırlamışız elden ele dilden dile. Her mutfak farklı yağlar kullanmış kimi zeytinyağı, çiçek ya da fındık yağı, kimi tereyağı, kimi dolmalık fıstık, kimi ceviz - fındık, kimi süt koymuş su yerine, kimi meyve suyu, reçel suyu.
Sunumları da değişmiş giderek; dondurma ve muhallebi ile derken günümüzde krema ve meyve ile de sunumlar başlamış. Mutfak mucitliğinin ardı yok. Her buluş kendi uydurduğu şekliyle damaklara hizmet etmekte. Geçmiş tatların yol verdiği ustalıklar baki kalarak yenilikler de biz faniler için, ne yapalım!
İşte bu sebeple son gelen konuklarıma portakallı irmik helvası sunmuş idim. Tarifi kolay; yarı tereyağı yarı zeytinyağında kavurduğum irmikler beyazlamaya başlayınca iki kaşık çam fıstığını da koydum birlikte biraz daha kavurdum. Fıstıkları oldukça geç koymanızı öneriyorum zira çok çabuk yanıyorlar!
İki portakalın suyunu sıkıp bir kenarda hazır tutuyoruz bu arada. Keyfinize göre tozşeker ve su ile birlikte portakal suyunu yavaşça kavrulan irmiğin üzerine döküp karıştırmaya devam ediyoruz.
Bu aşamada daha önceden hazırladığımız portakal kabuğu rendesini de koyup helvamızı demlenmeye bırakıyoruz. Portakal reçeli ile de hazırlamıştım. O da hoştu. Zaten, portakal nereye girse oraya hoşluk ve mayhoşluk katar bildiğiniz gibi.
Aşçı Fok’ça çimdik
İnternet sitelerinin pek çoğu Google reklamlarını kullanıyor. Doğal olarak reklamların mahiyetini seçme şansınız yok, varsa da asgari ölçüde. İş böyle olunca bir bakıyorsunuz koca bir tepsi kıymalı börek ya da kremalı pasta tarifinin hemen yanı başında, şu şeyi (çayı-ilacı-tozu) kullanırsanız kilo vereceksiniz diye zayıflama reklamı yapılıyor! Ya da tarifi veren bloger tatlının içine un, tuz, şeker yağ, krema ne kadar kalorisi yüksek bomba varsa koyuyor sonra da meyvelerle süslediği için “çok hafif pasta” diyor! Eh, gülümsetiyor haliyle...
Önce irmik helvası tarifi ardından da “elma sirkesi zayıflatır” teranesi komiğiz tövbe tövbe!
Ha ha, daha enteresanı da var. Pek çok yerel mutfak alışkanlığında helva ile ayran ikram edilir. Niçin diye sorduğunuzda; “helva tatlıdır çabuk tıkar insanı, daha çok yiyebilmek için yanında tuzlu ayran içeriz helvanın tıkanıklığını açar.” İyi mi?
Helva kültürümüzün mutfaklarımıza yerleşmiş ana - ata gelenekleri çerçevesindeki uygulanışına türlü kılıflar uydurmuşuz. Burada kullandığım “uydurma” yakıştırma ve uygulama anlamındadır o yüzden çok rahat bir şekilde "ölüye de diriye de helva" şeklindeki betimlemeler hiçbirimizi yormaz, sıkmaz da!
Sevinmişiz helva kavurmuşuz, ölenimiz olmuş üzülmüş helva kavurmuşuz, kandil, bayram, seyran, düğün, dernek kutlamalarda ya da bir müşkülümüz olmuş ise yine yağ ve un veya irmik ocağa... “Biraz yağ kokutalım evi” diyerek özel günlerde ocağın başında almışız soluğu. Bilinmeyenden bir medet ummak, gündelik yaşamlarımızın istenmeyen rutinlerine göğüs germek, ölümlü olmanın çaresizliğiyle cevapsız soruları helva tenceresinin içindeki irmik taneciklerine yüklemek, kendimizi onarıp şifalandırmanın formülü olmuş.
Bir bardak yağ, iki ölçü irmik, üç ölçü tozşeker ve su diyerek bir-iki-üç formülünde reçeteler hazırlamışız elden ele dilden dile. Her mutfak farklı yağlar kullanmış kimi zeytinyağı, çiçek ya da fındık yağı, kimi tereyağı, kimi dolmalık fıstık, kimi ceviz - fındık, kimi süt koymuş su yerine, kimi meyve suyu, reçel suyu.
Sunumları da değişmiş giderek; dondurma ve muhallebi ile derken günümüzde krema ve meyve ile de sunumlar başlamış. Mutfak mucitliğinin ardı yok. Her buluş kendi uydurduğu şekliyle damaklara hizmet etmekte. Geçmiş tatların yol verdiği ustalıklar baki kalarak yenilikler de biz faniler için, ne yapalım!
İşte bu sebeple son gelen konuklarıma portakallı irmik helvası sunmuş idim. Tarifi kolay; yarı tereyağı yarı zeytinyağında kavurduğum irmikler beyazlamaya başlayınca iki kaşık çam fıstığını da koydum birlikte biraz daha kavurdum. Fıstıkları oldukça geç koymanızı öneriyorum zira çok çabuk yanıyorlar!
İki portakalın suyunu sıkıp bir kenarda hazır tutuyoruz bu arada. Keyfinize göre tozşeker ve su ile birlikte portakal suyunu yavaşça kavrulan irmiğin üzerine döküp karıştırmaya devam ediyoruz.
Bu aşamada daha önceden hazırladığımız portakal kabuğu rendesini de koyup helvamızı demlenmeye bırakıyoruz. Portakal reçeli ile de hazırlamıştım. O da hoştu. Zaten, portakal nereye girse oraya hoşluk ve mayhoşluk katar bildiğiniz gibi.
Aşçı Fok’ça çimdik
İnternet sitelerinin pek çoğu Google reklamlarını kullanıyor. Doğal olarak reklamların mahiyetini seçme şansınız yok, varsa da asgari ölçüde. İş böyle olunca bir bakıyorsunuz koca bir tepsi kıymalı börek ya da kremalı pasta tarifinin hemen yanı başında, şu şeyi (çayı-ilacı-tozu) kullanırsanız kilo vereceksiniz diye zayıflama reklamı yapılıyor! Ya da tarifi veren bloger tatlının içine un, tuz, şeker yağ, krema ne kadar kalorisi yüksek bomba varsa koyuyor sonra da meyvelerle süslediği için “çok hafif pasta” diyor! Eh, gülümsetiyor haliyle...
Önce irmik helvası tarifi ardından da “elma sirkesi zayıflatır” teranesi komiğiz tövbe tövbe!
Ha ha, daha enteresanı da var. Pek çok yerel mutfak alışkanlığında helva ile ayran ikram edilir. Niçin diye sorduğunuzda; “helva tatlıdır çabuk tıkar insanı, daha çok yiyebilmek için yanında tuzlu ayran içeriz helvanın tıkanıklığını açar.” İyi mi?