İyi mi oldu kötü mü bilmem, Manisa’dan koca bir balkabağı geldi. Getiren de gönderen de sağolsun, sağolsun da Turgay bu işten hiç memnun değil! Günlerdir bu koca kafalı kabak efendiyle boğuşuyoruz. Kalın kabuğunu kesmekte zorlandığımdan soyup ayıklama işi evimizin erkeğinin. Önce parçalara ayırsan yeterli demiştim, sonra kabukları da soyulacak filan derken, tartmadık ama firesiz on kilo kadar balkabağımız oldu.
İyi ki evimizin misafiri pek eksik olmuyor. Kabağımızın kısmetlilerini minnet dolu duygularla buyur ediyoruz. Başka hangi şekle soksak da nasıl pişirsek gibi bir derdimiz yok. Listeler elimizde. Pardon liste yok, yürek istençleri var! Sütlü balkabağı çorbası yapıldı ilkin. Sonra Ege’nin sinkontası da (sinkosta) yapıldı. İki kez arka arkaya fırında ve ocak üstünde tatlılar yapıldı. Tatlıların turuncu şerbetinden kremalı muhallebisi de yapıldı. Püre şeklindeki cevizli taramasını da ihmal etmedik.
Ne kaldı geriye unda zıplatması mı? Onun yerine unlayıp biberleyip fırına vereyim diyorum. Ah tabi, böreği ve pidesi de yapılabilir… Rahmetli babaannem balkabağı pidesiyle sütlü kabak böreğine bayılırdı. Hafif şekerli bir börek olduğu için çocukken sevmezdim. Şimdi olsa da yesek. El açması olacak ama!
Unuttum, Foçalılar balkabağının çok güzel kaygana köftesini de yaparlar. Bağarası’ndayken komşularım yapıp getirirdi. Sabire Teyze bol susamlı tepsi yayması yapardı, kızı Semra ile tatmamız için yollardı. Eh, o günler de bir gündü işte…
Şehirlerde oturanlar, balkabağını genellikle ayıklanmış küçük parçalar halinde satın alıyorlar. Ne pişireceklerse bir ya da iki seferde kararlı bir şekilde pişirip kalanı ne yapalım derdine düşmüyorlar sanıyorum! Benim gibi çoğunlukla kırsalda olanlara kocaman kabak bütün olarak geliyor. Ne hikmet ise her yıl Kasım Aralık aylarında yılbaşı kabağım hep armağandır dostlardan. Bir iki ay boyunca türlü versiyonlarını denerim mutfağımda. Eskiden rendeleyip zeytinyağı ve sarımsakla püresini hazırlar kanepelerin üzerine sürerdim. Açık büfe davetlerde değişik bir tattır tavsiye ederim. Bir de, aynı püreyi irice mantarların göbeğine koyup üzerine de biraz eriyen peynir rendesiyle fırınlardım. Düşlerimiz var oldukça çeşitlemeler bitmiyor. Bitmesin.
Düşler…
Düşler hep ileri hep olmasını düşlediklerimizi kapsar ya, bazen de eskilere kaydığı da olur; Babamın beni ağlattığı o meşhur çocukluk masalım balkabağı ile cebelleştiğim her kış kendiliğinden dilime dolanır; “tın tın kabacık, beni bırakıp giden babacık.” Kış, soğuk, rüzgar, uğultu, gece karanlığı, vahşi hayvan sesleri, ve ormanda kızını bırakıp giden babacık! Masaldaki kabak su kabağıdır, ama nedense, benim gözümün önüne devasa balkabağı gelir! Prensesli masallardaki atlı arabalar da balkabağındandır aslında değil mi, hani şu farelerin ata dönüştüğü çocukluğumuzun erişilmez efsaneleri…
Kabak tadında!
Balkabağı Yemeği (Sinkosto, sinkonto, sinkostu) Bu tarifi, Foçalı Neriman Çakubey'den derlemiştim. "Foça Mutfağı" kitabımda da yer almakta.
Balkabağı, patates doğrar gibi iki parmak kalınlığında doğranır ve yıkanır. İrice doğranan iki baş soğan tepsinin üzerine yerleştirilir.
Soğanların üzerine de doğranmış balkabakları bir sıra daha konur, aralarına bir baş sarımsağın dişleri, acı ve tatlı kurutulmuş biberler yerleştirilir.
İki kaşık kadar un el ile tepsinin üzerine serpiştirilir.
En sonunda da bir çay bardağı zeytinyağı ve iki kaşık domates salçası karıştırılıp tepsiye gezdirilir.
İyi mi oldu kötü mü bilmem, Manisa’dan koca bir balkabağı geldi. Getiren de gönderen de sağolsun, sağolsun da Turgay bu işten hiç memnun değil! Günlerdir bu koca kafalı kabak efendiyle boğuşuyoruz. Kalın kabuğunu kesmekte zorlandığımdan soyup ayıklama işi evimizin erkeğinin. Önce parçalara ayırsan yeterli demiştim, sonra kabukları da soyulacak filan derken, tartmadık ama firesiz on kilo kadar balkabağımız oldu.
İyi ki evimizin misafiri pek eksik olmuyor. Kabağımızın kısmetlilerini minnet dolu duygularla buyur ediyoruz. Başka hangi şekle soksak da nasıl pişirsek gibi bir derdimiz yok. Listeler elimizde. Pardon liste yok, yürek istençleri var! Sütlü balkabağı çorbası yapıldı ilkin. Sonra Ege’nin sinkontası da (sinkosta) yapıldı. İki kez arka arkaya fırında ve ocak üstünde tatlılar yapıldı. Tatlıların turuncu şerbetinden kremalı muhallebisi de yapıldı. Püre şeklindeki cevizli taramasını da ihmal etmedik.
Ne kaldı geriye unda zıplatması mı? Onun yerine unlayıp biberleyip fırına vereyim diyorum. Ah tabi, böreği ve pidesi de yapılabilir… Rahmetli babaannem balkabağı pidesiyle sütlü kabak böreğine bayılırdı. Hafif şekerli bir börek olduğu için çocukken sevmezdim. Şimdi olsa da yesek. El açması olacak ama!
Unuttum, Foçalılar balkabağının çok güzel kaygana köftesini de yaparlar. Bağarası’ndayken komşularım yapıp getirirdi. Sabire Teyze bol susamlı tepsi yayması yapardı, kızı Semra ile tatmamız için yollardı. Eh, o günler de bir gündü işte…
Şehirlerde oturanlar, balkabağını genellikle ayıklanmış küçük parçalar halinde satın alıyorlar. Ne pişireceklerse bir ya da iki seferde kararlı bir şekilde pişirip kalanı ne yapalım derdine düşmüyorlar sanıyorum! Benim gibi çoğunlukla kırsalda olanlara kocaman kabak bütün olarak geliyor. Ne hikmet ise her yıl Kasım Aralık aylarında yılbaşı kabağım hep armağandır dostlardan. Bir iki ay boyunca türlü versiyonlarını denerim mutfağımda. Eskiden rendeleyip zeytinyağı ve sarımsakla püresini hazırlar kanepelerin üzerine sürerdim. Açık büfe davetlerde değişik bir tattır tavsiye ederim. Bir de, aynı püreyi irice mantarların göbeğine koyup üzerine de biraz eriyen peynir rendesiyle fırınlardım. Düşlerimiz var oldukça çeşitlemeler bitmiyor. Bitmesin.
Düşler…
Düşler hep ileri hep olmasını düşlediklerimizi kapsar ya, bazen de eskilere kaydığı da olur; Babamın beni ağlattığı o meşhur çocukluk masalım balkabağı ile cebelleştiğim her kış kendiliğinden dilime dolanır; “tın tın kabacık, beni bırakıp giden babacık.” Kış, soğuk, rüzgar, uğultu, gece karanlığı, vahşi hayvan sesleri, ve ormanda kızını bırakıp giden babacık! Masaldaki kabak su kabağıdır, ama nedense, benim gözümün önüne devasa balkabağı gelir! Prensesli masallardaki atlı arabalar da balkabağındandır aslında değil mi, hani şu farelerin ata dönüştüğü çocukluğumuzun erişilmez efsaneleri…
Kabak tadında!
Balkabağı Yemeği (Sinkosto, sinkonto, sinkostu) Bu tarifi, Foçalı Neriman Çakubey'den derlemiştim. "Foça Mutfağı" kitabımda da yer almakta.
Balkabağı, patates doğrar gibi iki parmak kalınlığında doğranır ve yıkanır. İrice doğranan iki baş soğan tepsinin üzerine yerleştirilir.
Soğanların üzerine de doğranmış balkabakları bir sıra daha konur, aralarına bir baş sarımsağın dişleri, acı ve tatlı kurutulmuş biberler yerleştirilir.
İki kaşık kadar un el ile tepsinin üzerine serpiştirilir.
En sonunda da bir çay bardağı zeytinyağı ve iki kaşık domates salçası karıştırılıp tepsiye gezdirilir.